Pazartesi, Ocak 2

Gördüğüme Sevindim | İclal Aydın


2005’te ilk basımı yapılan bir Ekim çocuğu ‘Gördüğüme Sevindim’
Başucu kitapları vardır ya hani ya da kitaplığınızda parmaklarınızın bilinçsizce üzerinde durduğu kitaplar; sık sık… Çekip alırsınız, daha evvel kaç kez bağdaş kurup oturduğunuzu hatırlamadığınız satırlarla yeniden konuşmaya başlarsınız… “Benden bahsediyor” serisi gibidir bazı kitaplar. İçerisinde size ait o kadar çok şey anlatır ki yazar bunları sizden ne vakit dinlemiştir, ne zaman kaleme almış da sizden daha etkili o tespitlere ne zaman varmıştır anlamazsınız… Öyle benimsersiniz o kitapları… Onlar artık yazarlarının aitliğinden çıkmış size ulaşmıştır.

Basıldığı yılın kışına denk gelen tanışmamızda üniversitedeydim. O zamanlar kalbim gibi titreyen ellerim kapaktaki gülen yüze uzanmıştı ısınmak istercesine… Bir gülüşün sıcaklığını o dönem nadiren bulduğum çevremde içimde bir ateş yakıp hem sıcağına hem de aydınlığına sokulduğum satırlarla o kış konuşmaya başladım…  “Benden bahsediyor” serisinin en huzur veren kitaplarından oldu sonra…
Öncesinde tanıştığımız kitapları gibi, yenisi eklendikçe büyük bir merakla okuttu kendini İclal Aydın… Söylediklerini duymak istedim hep; “kendimden ne haber” dercesine…
Şimdi bu yorumu okuyup “abartmışsın” diyen insanlar olabilir, tabii ki olacaktır çünkü kendimden bahsediyorum. Lakin benden daha fazlasını düşünenler de eminim vardır…
* * *

“Susulmuş, söylenmemiş çok şeyim var ömrüm boyunca. Oysa ne çok anlatıyor gibiyim…”
derken daha ‘İlk söz’den yorgunluğunuzu almaya başlar yazar… Çünkü ‘kelimeler bazen fazlasıyla keskindir, can acıtır ve kan döker…’Merhametli suskunlukları seçmenizi kimse buna yormasa da, okuduklarınız sizinle aynı hali paylaşan birilerinin daha olduğunu müjdeler… O satırlara öyle sarılırsınız… Anlaşılmak ne büyük nimettir!

{“Mutlu musunuz?” diyor babam birdenbire…
Aniden, durup dururken, yağmur yağarken, o gün günlerden pazarken..
“İclal, güzel kızım, mutlu musunuz?”}
Size de tanıdık geldi mi, hep umulmadık zamanlarda, hazırlıksız yakalayan bu soru? Kafanızın içinde ‘yarısı çözülmüş bulmaca gibi duran hayatınıza’ bakıp kendi kendinize soramadığınız sorulardan birini başka birinden ansızın duyduğunuzda, “Hay Allah, üzerime hırka da almamıştım” dedirten bir rüzgâra yakalandığınız oldu mu hiç?
“Sanki yere düşmüştüm, sanki kimse görmemişti, sanki avuçlarımın içi acıyordu, sanki ağlamamak için zor tutuyordum kendimi; derken işte tam da o sırada biri “Düştün mü küçük, bir yerin acıdı mı?” diye eğiliverdi sanki… Yumru yumru olmuş kalbime biri dokunuverdi…” diyordu yazar… İlk okuduğumda kitabın o sayfasına saklanmış bir gözyaşına rastlayıp çeviriyorum sayfayı…
{“kapımı kapattığımda bitmiyor dünya. (…)
Herkes bir başkasının hayatına seyirci, kendi ömrüne misafir durmuşken…
Nasıl bir şeydir mutlu olmak?
Kim mutlu ya da?
Kim bunun farkında veya?”}

* * *
Sizin yerinize hayatınız adına konuşan, kendi doğrularını sizin hayatınızda denemeye çalışanlar mutlaka olmuştur… Bir aile korumacılığıyla ya da bir dost merhametiyle… Zarar verdiklerinin de farkına varmadan üstelik… Söylediklerinizi duyurmak için sesinizi son raddesine kadar yükseltmek zorunda kaldığınız yine de anlaşılmanın kıyısından bile geçemeyip, deli akan kanınıza yorulan cümleler duyduklarının iddiasıyla kendilerince haklılıklarını savunmaya devam etmişlerdir… Olmuştur muhakkak…  Siz onlara defalarca İclal Aydın’ın şu satırlarını tekrarlamışsınızdır belki:
{“Yolculuğun nasıl geçtiğidir önemli olan…
“Nasıldı?”
“Güzel bir hayattı… Pişman değilim… Düştüm, kalktım, kavga ettim, sevdim, kaçtım, başardım, kaybettim… ama çok eğlendim… Üstelik hepsi benim tercihimdi!”}
Yolculuk bizimdir!’
* * *
{“İnsanları tanıdıkça daha az sever oldum.” Bu cümleye anlam vermek güçtü… Geriye saydıkça güçlüğü azaldı.} Katılmamak elde değil bazen… Sizce?
* * *
İnsan kendi verdiği sınavları en zoru sanır bazı zamanlarda. Sınavdan geçtiğini unutan tarafı kendinden başkasına kör olabilir… Düşünmek durdurulmuş bir eylemdir…  Şu satırlarla bu düşüncelerin yoğun bulutlarını dağıtabilirsiniz belki siz de:

{“Düşünsenize,” diyordu mayıs böceği, “belki evren sonsuzdur ve biz küçücüğüzdür…?”
Haklıydı… Karınca Z’nin geçmek istediği, gözünde büyüttüğü, uğruna onca şeye katlandığı ve okyanus sandığı su aslında Central Park’ta bir su birikintisiydi…
Dertlerimi düşündüm… Dert edindiğim şeyleri…
Geçmeye çalıştığım suları…
Suyun öbür tarafını ve büyük denizleri…
Mücadele ettiklerimi, yendim sandıklarımı ve yenilgilerimi…
Onaylasınlar diye çıktığım yolları, yoldan dönüşlerimi…
Doğru ya…
Evren sonsuzdu ve ben bir karınca kadar küçüktüm…
Neden büyüyordu ki hayat gözümde?
Kolumdaki karınca toprağa döndü… Bense Güneşe…}

* * *
{ Soylu olmak, birini severken can buluyor insan ruhunda… Bence, karanlıkta, aydınlıkta; onunla ve onsuzken de aynı kişi kalabilmektir soylu olmak…
Sevişirken ve özlerken ve beklerken aynı kelimelerle anlatabilmektir kendini… }

Aşk üzerine söylenmiş sözler, herkesin kendince yaptığı tanımlar, evrenselliğini tamamlayacak birer parçasını daha oluştururken Aşk’ın; İclal Aydın şu satırlarıyla destekliyor çoğumuzun aynı gözle gördüklerini:

{Aşk aslında başından beri “düşmesin” diye birinin elinden tutmak değil midir zaten?}

* * *
{"Kadın duştan çıktı ve masanın üzerine bırakılmış sandviçle bir fincan çayı gördü. Ekmeğin içi çıkarılmıştı. Kadın bunu fark edince ağlamaya başladı. “ Gülriz Sururi'nin son kitabı "Seni Seviyorum" un kahramanı Sahra satırlarda, kitabı okumakta olan bense yatağımda ağlıyorduk. Ekmeğin içi çıkmış diye. Onu seven adam bu detayı atlamamış diye. Böylece "seni seviyorum" dedi diye. (…) “Delice değil mi? Kadınsı bir sersemlik hatta! (…)
Bu delilik haliyle seviyor kadınlar. Ufacık, saçma sapan, saç telinden ince şeylere vuruluyor, oradan çıkıp savruluyorlar. O incecik şeyler yerle bir ediyor onları. Bu yüzden hiç anlamıyorlar "ne var bunda şimdi" diyenleri...} ‘Seni Seviyorum’un
milyonlarca halinden en az birkaçına denk gelenler,  bu satırları okurken gözlerinden nemli bulutların geçmesine izin verecektir eminim…

* * *
‘Keiner liebt mich!’ (kimse sevmiyor beni) bu yazıyı başından sonuna kadar okumanızı tavsiye ederim özellikle…
{Suskunluk bazen sevmeye pişmanlığımızı, bazen sevilmeye açlığımızı örtüverir usulca… Çnkü o an içerde bir yer kanamaya başlamıştır…}
* * *
Eksik bırakılanları tamamlayacağı umulan kitaplar vardır, söyledikleri zihnin ceplerinde taşınan; sizin üzerinize de bu hissi örtmüş olabilir yazılanlar, olmayabilir de... Bilmiyorum... Okumadıysanız tanışmanızı öneriyorum sadece..
Altı çizili satırlar arasından seçtiklerimi yazarın arka kapakta söylediklerini kendi içimde de duyarak bitirmek istiyorum.

'Beklemediğim anda karşıma çıkan ayrılıkları,
Aniden bastıran kışı,
Aynaya her baktığımda değişen kadını,
Mevsimler içinde mutlaka bir sevinç getiren yaz'ı.
Gülünce yüzleri bayram yeri olanları,
"Geçecek" diyerek yarama üfleyenleri,
Okuduğunu anlayanları,
Anlayıp da susanları,
Cesur olanları,
Yeniden başlayanları
Geride kalanları
Ve
Hayatın mutlak çoşkusunu,
Sizi,
Seni,
Her şeye rağmen üstelik

"Gördüğüme sevindim!


~Ayşe Ünsal ~


İclal Aydın | Gördüğüme Sevindim | epsilon yayıncılık | İstanbul | 2005 |200 sf.|

10 yorum:

eda dedi ki...

Iclan Aydin'in dogalligina, güler yÜzüne,samimiyetine,içinden gelen guzelligine, ve bu guzellikleri bizimle paylasma firsatini vericek kadar cömertliginine hayranim.
ayrica bu kitabi bizlere sundugunuz için sizlere tesekurler ! mutlu yillar ! :))

Ebr-i Nisan:) dedi ki...

:) Ne mutlu gökyüzünün rengini hep mavi görenlerdeniz..
Sihirli kelime bu aslında; 'samimiyet!'

Bu 200 sayfalık kitabı sadece bu kelimeyle bile anlatabilirdik..

Mutlu yıllar! (:
Samimiyetin hiç solmadığı... Gökyüzümüz hep mavi kalsın!

Adsız dedi ki...

Anlaşılmak ne büyük bir nimettir.
yeni yılda tüm sevdiklerimize, anlaşılabilir olmayı diliyorum. gökyüzü daha bir mavi olucak bu yıl , inanıyorum :)

Ebr-i Nisan:) dedi ki...

Amiin sevgili destiny :)

En güzel dileklerden biri bu..
ve gökyüzü.. :)
yıldızlarıyla da hep mavi kalsın...hep aydınlık.. inşaallah inanıyorum ben de ;)

NarÇelen dedi ki...

Öyle güzel anlatmışsın ki; bu saatte üstelikte başımdaki havluya ve ıslak saçlarıma rağmen açık kitabevi aramaya çıkmamak için zor tutuyorum kendimi..

Ebr-i Nisan:) dedi ki...

Ne mutluluk bu ;)

Teşekkür ediyorum..
Okuduğunuzda sizin de yorumunuzu duymak isterim ;)

Hayırlı sabahlar (;

arkashx dedi ki...

iclal aydını bri süre yakından takip etmiş ve kendisyle özelde tanışmış biri olarak şunu söylemek isterimki senin yazılarına onun yazdıklarından daha çok hayranım..öyel bir anlatmışsın ki bir solukta okudum.hem aradaki derlemelerin hem de en gzüeli senin kendinden kattıklarınla çok gzüel bir yazı çıkmış ortaya..özellikle bazı cümleler çok çarpıcı..hepsi tek tek not edilesi cümleler..velhasıl harikasın dostum..harika..

Ebr-i Nisan:) dedi ki...

Ne diyeceğimi bilemedim bir an :) çok teşekkür ederim.. Böylesi bir yorumu hakedecek kıymeti veren gözlerin, yüreğin sağolsun yazdıklarıma..

'oysa ne çok anlatıyor gibiyim' dediği sessizlikleri de görmüş olmalısın ;)

Demek yazdıklarından da öte tanışıyorsunuz İclal Aydın'la da ne hoş :)Düşündüm de acaba karşılıklı oturup konuşsak yazıda olduğu kadar aynılıklar yakalar mıydık ağzımızdan çıkan seslerde.. ne gizemli..

Bu arada yazmalısın dostum!
Yazmaya yaşamaktan daha güzel sebep var mı?

Lakin eminim zamanını bekliyordur yazıyla çizeceğin resim..

.)

Unknown dedi ki...

Tam da duygularıma tercüman olmuş yazılanlar..
Uzun zamandır okuduğum en nefis yazıydı..
Gönlüme ferahlık,ruhuma dinginlik getirdi sanki..
Çok ama çok teşekkürler paylaşım için..

Ebr-i Nisan:) dedi ki...

Camın önüne oturmuş, dışardaki soğuğu izlerken ikram edilmiş sıcacık bir fincan demli çay gibiydi bu yorum..
O kadar ısıttı ki içimi.. Asıl ben teşekkür ederim Zelihacım, çok teşekkür ederim..çok..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...



Counters
Free Web Counter