Cuma, Kasım 21

HAYAL BİLGİSİ 14. SAYISINDA!


HAYAL BİLGİSİ 14. SAYISINDA!

YALAN

İnsanların icat ettiği en büyük sanat: Yalan!

Kötüler kadar iyilerin de çizdiği bir resim bu. Zalimler kadar mazlumların da şekil verdiği bir heykel. Tüccarlarla maden işçilerinin el ele tutuştukları bir gösteri. Çocuklarla yetişkinlerin aynı karede yer aldıkları bir film.

Müslüman olduğu için değil, aynı cemaatten olduğu için birbirini kardeşi bilenler. Bir işçi öldüğü zaman iş kazası, 18 işçi öldüğü zaman ‘felaket’ kabul edenler. Fiyat etiketleri, indirimler, haber bültenleri…

Yalan, geri dönüşümü yapılamayan bir çöp yığını ve gitgide daha fazla yer kaplıyor dünyada. Faşistliğe faşistlikle, teröre terörle karşılık veriliyor. Hainler kahraman, düzenbazlar alim oluyor. Kimin hırsız, kimin mağdur olduğunu kimse bilmiyor.

Savaş üretenleri kendi yöntemleriyle susturuyoruz. Çocuk öldürenlerin çocuklarını öldürüyoruz. Bize dokunmayan yılanın sırtını sıvazlıyoruz.

Paranın kokusunu köpeklerden de iyi alıyor, bütün yetenek ve birikimlerimizle emrine giriyoruz. Hukuktan yana değil; bizden ya da onlardan yana hukukçular. Hastalıklar aynı ama tedaviler özel ya da genel.

Şiirler, sloganlar, ödüller yalan! Gözyaşları, yaslar, başsağlıkları, taziye mesajları, anmalar… Tarih kitapları, müfredatlar, dayatılan yaşam tarzları, gelenekler, temayüller, emsaller…

Yalan; çünkü hiçbir silah savaşları öldürmüyor. Eğitim sistemleri yetiştiriyor katilleri. Daha büyük alışveriş merkezleri, yoksulluğa çözüm olmuyor. Organik tarım açların karnını doyurmuyor. Sosyal medyada paylaşım yapınca, sokak hayvanları yuva bulmuyor. Biz üzülünce dünya iyileşmiyor!

Hayal Bilgisi olarak, siyasete inanmıyoruz! Kağıt üzerindeki hiçbir çözümü kabul etmiyoruz. Gizli öznesi para olan hiçbir hesabın parçası olmayacağız. Şiire, edebiyata, öyküye değil; insana hizmet edeceğiz! Elinizde tuttuğunuz dergiyi asla bir amaç olarak görmeyecek, ‘kavramlara’ hizmet eden paranoyaklardan olmayacağız.

Çocuklara şiirler yazarak değil; çocuklarla şiirler yazarak ‘iyi insanlar’ olacağız. Uyku girmeyecek gözümüze; iftar sofralarında empati kurmayacağız aç kalanlarla.

Vallahi bölüşeceğiz ekmeğimizi; vallahi terleyecek, emek vereceğiz. Bir harf öğrenenin kölesi olacağız 40 yıl! Çünkü inanıyoruz ilk emri ‘oku’ olan Allah’a!

Okuyacak ve küçük adamlar olacağız. Gözyaşlarını sileceğiz annelerin. İntikam alarak değil; okuyarak, öğrenerek, üreterek, istişare ederek iyileştireceğiz dünyayı!
Dünyayı kaplayan bu yalan tabakasının bir parçası olmayacağız!

Yalnızca edebiyat dergisi değil, bir iyilik hareketidir Hayal Bilgisi.

Ayşe & Cihat Albayrak


Dergimizin bu sayısındaki güzelim kapağı için yine yeniden Yunus Ünsal'a bol bol teşekkürlerimizle.. 
Dergiyi internet üzerinden temin etmek isteyen dostlar aşağıdaki bağlantıyı kullanabilirler:
http://urun.gittigidiyor.com/…/hayal-bilgisi-edebiyat-dergi…



14. Sayıda Yer Alan 54 Dostun İsimleri Şöyle:

Abdurrahman Adıyan - Tayfun Kaydan - Hasan Fahri Tan - Sedat İpek - Yusuf Bal - Cihat Şit -Mehmet Türkmen - Zeki Altın - Atillahan Erdağ - Derviş Hayalci - Özge Elif Ceylan - Ünal Dereli - Ferda Balkaya Çetin - ışık Sungurlar - Arif Onur Solak - Sümeyye Çivici Ümmü Erva - Abdulkadir Üstündağ - Mavi Esra Pak - Emre G. - Beyza Hilal Nur - Adige Batur - Hasan Bozdaş - Leyla Arsal - Beyza Alioğlu - Murat Toluk - Şahin Sevim - Özlem Aydin - Sezgin Karadağ - İlkay Atay - Saliha Güngör - Tuba Yavuz - Sevil Türkyılmaz - Rasim Demirtaş - Ahmet Avcı - İbrahim Aslaner - Dilek Yücel - Tuğba İkra Yavuz - Kevser Evsen - Ali Eren Mirza - Ayşegül Karademir - Gülşah Bircan - Hafize Çetinkaya - Ahmet Can Altıok - F. Gümüş - Hakan İsfa Şahin - Zehra Aktaş - Fatih Kutlubay Keleş - Okan Çil - Hakan Kartal - Ayşe Gönenç - Tarık Balkı - Umut Talha Sevgi - Cihat Albarak - Ayşe Ünsal

Pazartesi, Kasım 10

Minnetle, Saygıyla, Özlemle...



Okul yılları. Her 10 Kasım sabahı bahçede toplanır, saat 9'u 5 geçerken içimizde sızısını hissederek anardık Atamızı. Siren seslerine karışırdı korna sesleri, gözlerimiz kayardı sokaklarına memleketimizin. Hayat dururdu, araçlar dururdu, saygıyla eğilirdi başlar. Gözler dolu dolu... 1 dakikalığına dururdu her şey. Sonra coşkusu yasına karışmış bir İstiklal Marşı. "Korkma!"


Hatırlıyorum, bir keresinde 10 Kasım'ı hasta ve evde geçirirken babaannem Atatürk için Fatiha okuyup dua etmişti... Benim babaannemin Latin harfleriyle okuması yazması yoktu, Arapçayı bilir, kitabını elinden, duasını dilinden düşürmezdi ama. Okuması yazması yoktu ama ben onun cahil olduğunu hiç görmedim. Bir de şimdikilere bakıyorum. İçim acıyor. 1 dakikalık minneti çok gören, etrafındaki ağzı boş ve kalabalık gürültülerden rahatsız olmayı bilmez lakin siren seslerinden rahatsız, saygı ve edep fakiri insanları, bugünkülerin anladığı biçimde 'kınıyorum!' Belki ben de onlar gibi bi'şeylerin kınayarak da düzeleceğine inanmak istiyorum.

Ama kalabalığız. Atatürkçüyüm diye geçinen ve bunu diline pelesenk etmekten başka bir meziyeti olmayanlarla birlikte, Atatürk'e saygısızlığı ele alanları da bir kenara ayırırsak; kalabalığız yine! Bu ülkeyi seven insanlar olarak. Çok'uz ve biliyorum ki bitmeyeceğiz. Doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine birilerinin tahmin edemeyeceğinden de fazlayız. Sessiz olduğuna bakmasınlar bu kalabalığın; ülkesini seven insan işine gücüne bakar çünkü. 

Aynen bu milletin lideri, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusunun gösterdiği hedef gibi.
Keşke diyorum, herkes ülkesini tüm sınırlar dahilinde sevebilse, keşke başka ülkelerin kahramanı, kendi ülkesinin sağır sultanı olmak yerine, gözünün önünde durana minnetle sarılabilse. Çünkü bu ülkenin de ölüyor insanları, işçileri, askerleri, polisleri, çocukları...

Seni özlüyoruz Atam. Dedikleri gibi aynen; " Asaletini, zarafetini, bilgeliğini... Seni çok özlüyoruz..."
Minnetle, saygıyla, özlemle anıyoruz...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...



Counters
Free Web Counter