Cumartesi, Ekim 20

Damlalara basmadan konuşalım..



Yazmaya başladığımda belirecek bir cümlenin eteklerine yapışmak istiyorum. Zira anlatmaya başlamak için bir kapı bulmam şart. Özlemek fena bi'şey. Hem güzel, hem ızdıraplı, zengin, yorgun, aynı anda huzurlu ve huysuz... Özlemek deyince tüm lügatı önüme seriyorum... İçinden kelimeler akıyor... Evde yağmur havası var,   en konuşkanından... Damlalara basmadan yazıyorum ben. Üşüyen, üşümüşlükten kızaran burnumun ucuna elim gidiyor arada. Parmaklarımsa soğuğun akrabası ellerin uzakta olduğu zaman... Sesinden silemediğim hüzne gidiyor aklım. O huzursuzluğu dövemediğime... Yerini değiştirmek istediğim eşyaları gibi evin, kaldırıp o huzursuzluğun yerini değiştirmek istiyorum. Bana doğru bir kıyıya taşımak. Ben ki daha rahat satabilirim rüzgara onu...

Yağmur yağıyor. Damlalara basmadan yazıyorum. Gündüz gözüne uyuyan prense benzettiğim bulutlar, mavi örtünün üzerinde, onu hiç bozmadan uyuyan prense... Eve kaçtılar hepsi...
Çocukluğumdan haberler getirmiştim, sonra masalın içinden çıkan hikayeler söze gelecekti, yüzümü kucağına koyup, evin eşyalarının yerlerini değiştirecektim yüzümde dolunaydan bir gülümseme, elimle gökyüzünde işaret ederek. İştahım kabarmıştı anlatmaya, sesinden hüzün döküldüğünde kapıda kaldı hepsi, merdiven kenarına dizilen terlikler gibi eski apartmanlarda.

Yağmur yağıyor. Ve bu bugün hiç romantik değil. Damlalara basmadan yazıyorum.
Demiştik ya baharın yerini değiştiremezsin, kış da yaşanır, ama geçer. "Günler, aylar birbirini kovaladı." dediği gibi filmde... Bahar yaklaşıyor kışın kucağında...

Çünkü gökyüzü mavi, çünkü bugün de bildiğim gibi çocukların sesinde yaşıyor kuşlar.
Ve çocukluğumuz hala sıcak...sımsıcak!

Söylemeden edemedim notu: Yağmurla konuştuklarımızı duymuş olmalısın, kuşlar söyledi diğmi!           

O zaman kanatlarına takılan şarkıya kulak ver... ;)





-Ebr-i Nisan-
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...



Counters
Free Web Counter