'Müsaitseniz sizden gideceğiz bugün de' canıma can katan insan evlatları :) Bir de arada canımı burnuma getirip, bana sabrı öğretmeye çalışanlar, evet. :!
Canım bilogcuğum biliyorsun bünyende yarım kalmış pek çok yazı var, tamalanmayı beklemekten sıkılmış olanlar, bayılanlar, ümidini kesmişler, hatta "ben bunu ne zaman yazdım(yaşadım) yahu" diye unutup gittiklerim... Dedim ki bugün "bir kısmınızı tek başlıkta toparlayıp sizi huzura kavuşturayım ne dersiniz?" "Beni seç, beni seç" diye bağıranlara göz ucuyla "uslu durun" tehdidi savurduktan sonra, şimdi sana anlatacaklarımı aralarından seçip, toparlamaya başlıyorum.)
* * *
Yine bir gün aldım başımı gidiyorum, markete kadar :) Yolda 70'lerinde olduğunu tahmin ettiğim bir amca sol taraftaki aradan ivedi adımlarla önümdeki yola sapıp devam etti. Aramızda bir metre kadar bir mesafe var. Tek başıma olduğumda saatte kaç kilometre hızla gittiğimi tahmin edemeyen ben yavaş yavaş önümde seyir halinde olan amcaya yaklaşıyorum. Baktım bir ara kafasını hafif yana kırıp ufak bir bakış attı bana doğru. Sonrasında yavaş yavaş adımlarını sıklaştırmaya başladı.
(Size de olur mu bilmiyorum ama bazen bende şöyle bir psikopatlık boy gösteriyor; hızlıca gidiyorsam ve yalnızsam yürüken, mutlaka önümdeki insanları geçmeye çalışıyorum :) Sanıyorum bu bir obsesyon ve evet aynı zamanda bu bir itiraf da! )
Neyse yukardaki açıklamaya bağlı kalarak ben de hızlandım, sonra amca daha da hızlandı. Aramızda birkaç adım kaldı. Amca hızlanıyor ben hızlanıyorum, tam geçeceğim amca bir atak daha yapıyor. Derken bir baktım ikimiz de neredeyse koşuyoruz!
'O an' evet işte o an durdum, dedim ki bana, "pardon da sen n'apıyorsun?" Adamcağız canhıraş ben onu geçemeyeyim diye koşturuyor, ben de peşinden kovalıyorum!
"Utan! " dedim, cık cık cık cık!, "sen en iyisi artık arabayla git nereye gidiyorsan. Taşıt kullanırken böyle huyların yok en azından( terslik ya işte!)" Öyle "önümdeki aracı sollayayım, vay efendim bu tosba beni nasıl geçer! ben şimdi sana gösteririm!" gibi hırslara kapılıp bu tarz tutumlar içerisine hiiç girmem. (lakin sanmayın ki saatte 20km hızla gidiyorum da ondan öyle, alakası yok! (: )
Derken yarış psikolojisine girmiş olan ruh halimi kenara çekip "karşı kaldırıma geç" komutu verdim. Karşıdan baktığımda amca arka tarafta kalmıştı bile. Eminim içinden derin nefesler alıp, "benimle yarışamadı, hahaa! Ne sandın ya, beni geçmek öyle kolay mı!" falan geçiriyordu. Neyse yine de günahını almayayım :)
Sahi sizin de var mıdır böyle tuhaflıklarınız? Nolur beni yalnız bırakmayın (:
* * *
Düğünleri bilirsin bilogcuğum(!)(: Pek severim! Annem o kadar ısrar eder "bu düğüne de gelme!" diye "yok illa ben de gelicem" diye tuttururum! Diyorsam da siz bu cümleleri tersten okuyun(: Yine bensiz gidilen bir düğünden döndüğünde annemin anlattıklarını zamanın bir yerinde katıldığım bir düğünde, servis yapan garsonlara bakarken hayalimde canlandırıp kıs kıs gülmüştüm. Ne miydi o? Yemek dağıtımı sırasında tabakları sağ taraftan servis yapmayı önemsemeyen garsonların( ki ne taraftan yapılacağını ben de umursamam, lakin...) taraflarla uğraşmayıp direk insanların tepesinden servis yapanları mevcut. Bu esnada hep gözümün önünde uçuşan bir görüntü vardır ki; o tabağın konuklardan birinin başının üzerinden ters çevrilmesi :)
40 kere düşünmüş olmalıyım! Zira annem anlatıyor ben dinliyorum, "3 adet garson servis yapıyor, ben dedim zaten bir şey olacak, elleri birbirlerine dolaşıyordu. Sonra bir baktık, pilav tabağı karşımızda oturan bayanın kafasına ters çevrilmesin mi!" "Aaaa! Kadın naptı anne peki?" diyorum. "Napsın, eşi bir peçeteyle tek tek ayıkladı" diyor. Gülmeyin!
Ben artık gülmüyorum, korkumdan... :!
* * *
Kaşla, gözle, imayla bi'şeyler anlatmaya çalışan tanımadığım insanları hiç anlamam! "Biz sessizliğimizde bile bakışlarımızla anlaşırız" dediğim dostlarım değil ki karşımdakiler! Diğmi ama. Hayır deli oluyorum bazen ciddi ciddi.
Bankadayım bir gün, sıra var, oturacak yer de yok, ayakta bekliyorum. Arkamdaki sandalyelerde de iki teyze oturuyor, bir hararetli konuşuyorlar ki sormayın. Biri üst kattaki komşusunun gelinini anlatıyor, anlatırken de gayet iyi dileklerde bulunuyor falan. Neyse bunlar bizi ilgilendirmez. Aradan 5 dk falan geçti geçmedi, sırtımda bir parmak beni dürttü aniden, boş bulunduğumdan değil dürtmenin şiddetinden dolayı bir hopluyorum! Dönüp bakıyorum ki bizim bıdı bıdıcı teyze bana kaş göz işareti yapıp duruyor; kaşlar kalkıyor yana doğru gibi bir şey devriliyor, bir de ileri doğru pörtletiyor bu hareketten sonra gözlerini. Ben de anlamaya çalışıyorum, konuşmuyoruz ya o tutuma girdim, kafamı "anlamadım" anlamında iki tarafa sallıyorum. Teyzem sağolsun o kadar yorulmuş ki konuşmaktan ağzını açıp tek kelime etmiyor. Dayanamayıp konuşuyor, lakin söylediklerimi duyduktan sonra ne dediğimin farkına varıyorum! (Tamam ben de bir tuhafım zaten! Biliyorum :P)
"Teyzecim merak etmeyin duyabiliyorum." cümlesini yüzüme bir tebessüm ekleyip söylemeseydim karşılaştığım bakışlarda ne gibi bir farklılık olurdu orası meçhul!
Teyzemin bana attığı bakışı tarif edecek olursam; beni gözleriyle önce döve döve yere serip öldürdükten sonra, parçalarıma ayırıp civardaki kedilere dağıttı! Ardından da ekledi "5 sıra ilerde bir yer boşaldı oraya geçiver diyorum" O tarafa dönüp boş sandalye ararken gözlerim, devam ediyor, "heh dolmuş bile!"
Doğru söylüyorsunuz burda kötü olan benim!
* * *
Bir de üst katlardan her gün kendisinden bir miktar saç yolup yumak yaptıktan sonra bizim pencerenin önüne doğru postalayan sevgili komşu, sen kel kalmadan evvel kimliğini tespit edeceğimden emin olabilirsin!
-Ebr-i Nisan-