Pazartesi, Aralık 26

İki Deli Bir Kitap!


         

 Okurken altını çizdiğimiz satırlardan bir çocuk doğdu bir gün: İki Deli Bir Kitap !

Cihat Albayrak'la okuma notlarımızı paylaştığımız bir köşe.. 

Henüz çok yeni ve arşiv yüklemesi sürecinde; kısa süre sonra haftalık güncellemelerle, gündemdeki kitaplar hakkında inceleme yazılarıyla, alıntılarla, ayraç tasarımlarıyla, biyografi çalışmalarıyla ve kitap haberleriyle daha da zenginleşecek;)

Kahvenizi alıp buyrun ;)

Misafirliğe bekleriz...

Cumartesi, Aralık 24

Pazartesi, Aralık 5

'Geçip giden zamanları bir yerlerde bulsam..'



Bugün babaannemlerin evin önünden geçtik. Gerçi ev diyemiyorum artık; boş bir arsa..
Hani tavuklar civciv oldu diye ağladığım bahçe.. Sonra kaç kez düştüğümü hatırlamadığım, sofadan bahçeye inen 3 basamak... Erik ağacı; yeşilken yiyelim dediğim... Yandaki bahçeyi ayıran duvarın dibine dökülen dutlar, lavanta kokulu sabunu eksik olmayan bahçedeki çeşme... Sofaya bakan mavi çerçeveli pencereler... Ekmek yapmak için ateş yakılan ocaklık... Sofanın yerlerini boydan boya kaplayan el örgüsü kilimler... Babaannemin yaptığı mayalıları dumanı üstünde yediğimiz somya, o ayakları çapraz açılan mavi muşambalı masa... Cırcır böceklerinin sesi.. Yoktu...hiçbiri...
İlk kez geçtim ordan bugün, ev yıkıldıktan sonra ilk kez...
Ağaçlar bile yoktu.. Yasemin'lerin evini de götürmüşlerdi üstelik.. Zaten bahçeye serdiğimiz kilimler üzerinde evcilik oynadığımız, odunluğa saklanan tebeşirle okkel çizdiğimiz, çamurdan minik tencereler yapıp kiraz yapraklarının arasına toprak doldurup sarma yaptığımız, istop, canyaktı, yerden yüksek, 'Ali vapura bindi İstanbul'da indi" oynadığımız en sevgili çocukluk arkadaşım Yasemin de yoktu..

Çocukluğumu taşımışlardı sanki haber vermeden... Ama söylememişlerdi nereye götürdüklerini... 
Tıpkı şimdi Erciş'in ya da daha önce büyük yıkımlar yaşayan bütün kentlerin insanlarının çocuklukları gibi...
Dünya nasıl tuhaf bir yer..
Dün bıraktığım gibi kalsın diyebileceğin hiçbir şey yok...
Bıraktıklarına dönüp bakmaya cesaretin de olmuyor bu yüzden.. Bulsan da bıraktığın gibi değilse ya?
Yeni hayal kırıklıklarını taşıyacak yer yok...
Hayat çok hızlı değişiyor... bilmiyorum dünya artık daha mı hızlı dönüyor...
Özlüyorum yazıyı sadece kalemle yazdığımız günleri...

O boş arsa sanki yüzüme gülüp; "gelip geçiyorsun işte." dedi, "nasıl da kiracısın..."
Sevmek iyi ki var... O kalacak sadece...


Ayşe.

Tam ortasındayım yağmurun, karın, soğuğun...



İş hayatı... Sabah illa ki peşinden koşulan 8 otobüsü... Bir hafta sonra her gün geçip aynı koltukta aynı kadının yanına oturduğumun farkına varmak..
Emek, çalışmak... İşe yaradıkça deli gibi mutlu olmak... Mutlu oldukça bunu farkedip hevesini kursağında bırakan insanlar... İnsanlar; her seferinde tanıdığımı sandığım...
Dünyanın bin bir türlü yüzü var...

Sonra deprem... Yıkılan binalar... Ölen bir şehir... Ölen çocukluklar... Enkaz altında kalan hatıralar.. Bir bayram hevesini yarım kalmış bir gülüşe dönüştüren deprem...
Büyük bir sınav yine.. İçinde sınavlar doğuran bir sınav...
Hele de içinde sizden canlar taşıyorsa...öyle böyle çetin değil...
Ne zamandır koşuyorum ben Allah'ım... Bu hissi başka türlü tanımlayamam..
Bu yorgunluğu.. Bu özlemi...
Koşarken etrafını göremiyor insan, nereye odaklandıysa oraya doğru ilerliyor sadece; güzel günlere, Gün'eş'e...
Yalnızca ayağı takılıp düştüğünde, takıldığı her neyse ona dikkat kesiliyor bir süre...
Gördükleriniz sizi hayatın bir köşesine itmeye çalışır gibi...
Sizin yerinize karar veren insanlar.. Mutluluğunuz için güya, ellerindeki makasla çabalarınızın orta yerinden kırpa kırpa paçavraya dönüştürmeye çalıştıkları...  Onlara göre daha güzel günler için...
...
Öğrenmek güzel, çok güzel bir his... Hayatına sahip çıkmayı öğrenmek kalkıp ayağa... Ve yanlış da olsa insanların hayalleri doğrultusunda hareket etmelerine engel olmamak gerektiğini öğrenmek...
Bu yapılanın özü esirgemek değil artık biliyorum, korumaktan da başka...
                ***
Saygı ne önemli şey.. su gibi hava gibi...
İnsan hayatına saygı gösterilmediğini gördükçe nefeslerini kırpıyorlar ellerindeki makaslarla... Hem de en yakınları... Kaçıncı depremdi bu Allah'ım...
Bakın bakın hissettiniz mi?  Sallandık...
Aslında hep sallanıyorduk... Yeni farkettik...

Dünya tuhaf bir yer, çok tuhaf... Giderek tuhaflaşıyor üstelik...
Korkuyorum dünyadan..
İnsanlardan korkuyorum...
Dünyanın en güvenilir yerine gidelim dedim dün Gün'eş'ime.. Bir tek kelime söyledi...
Kelimelerin kucaklayabildiğini öğrenmiştim... kelimelerle gidildiğini de öğrendim... İyi ki.. Şükür ki...

***
Hayat böyle bi'şey..
İnsanların görmek istediklerine denk gelmediği zaman yaşadıklarınız, yaptıklarınız ya da hissettikleriniz, sizi fazlasıyla acımasız bir şekilde yargılayabiliyorlar... Sizin hissettiklerinizi ne kadar büyük olursa olsun kaldırıp en önemsizlerin arasına koyabiliyorlar... Sizin mutluluğunuzu düşündüklerini ekliyorlar ardından... Kendi seçtiklerine ekledikleri bir nesne gibi hayat sürmenizi bekleyebiliyorlar... İncindiğinizi, incinebileceğinizi hiç hesaba katmadan ya da aldırmadan kalın çizgiler üzerinden yürüyerek inceliklerden yalnızca bahsederek geçebiliyorlar... "Bir yerin acıdı mı?" sorusu kadarlık bir zaman diliminde canınızın ne kadar yandığını ölçüp üzerini kapatabiliyorlar... Kendi kendine iyi olmak nedir iyi biliyorum bu yüzden... Yani iyi biliyordum... Artık yalnız değilim.. Şükür ki..
***

Tüm gözlerin üzerimde olmasına alışık değilim.. hiç olmadım...
Ben hayatı bir köşede;  kendi başıma oluşturduğum o huzurlu köşede açabildiğim kadar çok pencereden izleyerek görmeyi ve o çok da kalabalık olmayan yoldan yürümeyi seçtim...
Söylediklerimi herkes duysun istemedim hiç... Gördüklerimi herkese göstermedim, yaptıklarımdan sonra etrafıma dönüp de takdir beklemedim... Çünkü biliyorum anlaşılmak büyük, çok büyük bir şey... Herkesten beklenemeyecek kadar büyük... Ve insan anlaşılmak yorgunu kalınca kurduğu cümleler ne kadar uzun olsa da anlattıkları kısalıyormuş..

Vicdanıma yaslanıp küçük küçücük bir hayatta bir yudum huzurla nefes alabiliyorsam benden mutlusu olmadı..
Huzurun boyu kısaldıkça büyüdüm.. Büyümek istemeyerek..
Ama yaşadığım her şey için minnettarım.. Ardıma bakıp da birleştirdiğim parçalardan Rabbim'in oluşturduğu o harkulade tabloya bakıp ağlayabiliyorum..mutluluktan..

Geçtiğimiz yollar iyi ki vardı.. Ve şükür ki masmavi bir gökyüzüne çıktı tüm sokaklar.. Tüm sokaklar Gün'eş'e..

Bu da geçecek...

Ayşe.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...



Counters
Free Web Counter