Cuma, Kasım 15

Müjdeli Şarkı








Bir otomobilin içinde iki aile Ankara yolcusuyduk. Biri benden bir yaş küçük, diğeri 4 yaş büyük kuzenlerimle beraber arka tarafta ön koltukların kafasına başımızı koymuş akıp giden yolu izliyorduk heyecanla. Ankara demek o zamanlar bizim için gezmek demekti elbet, her ne için gidilirse gidilsin. (ki o vakit ne sebeple yolumuz düşmüştü şu an hatırlamıyorum :) ) 

Sanki kendi memleketimizde yokmuş gibi indiğimizde karşılaşacağımız oyuncakların hayalini kurardık. Üzerimizde el örgüsü kazaklar. Saçlar küt kesilmiş, o sıralar radyolarda şarkıları pek bir popüler olan Bendeniz saçı. Küt demeyelim biz ona, mantar diyelim daha doğru olur. Kuaföre gidince dakikalarca uzayıp gitmezdi bu sebeple ne tip kesim yapılmasını istediğimiz. O dönemler Bendeniz saçı istiyorum demek yeterdi. Sokakta gördüğünüz her 10 kız çocuğundan abartısız 7'si mantar bi kafayla dolaşırdı. (: Hatta evveli saçımız uzunduysa eğer, arkadan bir de o boyda kuyruk bırakılırdı. Annesi saçını boyatırken o kuyruğu boyatanlar bile vardı.



Ankara! Sanki dünyanın merkeziydi bizim için o yaşlarda, ne istersek bulabileceğimiz, ne dilersek karşımıza çıkabilecek harikalar diyarı gibi. Şu an ne durumda bilmiyorum ama o zamanlar envai çeşit ürün yelpazesi olan Maltepe Pazarı her gidişimizde uğrak yeriydi. Annelerimiz, babalarımızın cam-cıncık diye adlandırdığı züccaciye bölümlerinden ayrılmazken bizim gözümüz hep önü oyuncaklarla dolu olan yerlerde olurdu. Görsek mutlu olurduk, alsak deli olurduk tabirine uygun oyuncakların önüne bıraksalar bizi, pazar kapanana kadar ordan ayrılmazdık eminim. Dileğimize kavuştuktan sonra fazlasıyla yürütülmüş ve isteğimiz dahilinde olmayan kısımlarda çokça yorulmuş ayaklarımızı hemen yanında bulunan parkta dinlendirirdik. 

Gelip geçen arabalarda zamanın dj'leri bayıla bayıla dinleyip ezberlediğimiz şarkıları anons ederdi. Kaydıraktan kaydıktan sonra bulandığımız tozu silkelerken dilimize dolanırdı muhakkak o şarkılar. Çığlık çığlığa söylerdik.

Kurmalı bir fayton var şimdi çocukluğumun odasında, atlarının yeleleri pembe, mavi, mor. Üzerinde taşıdığı prensesin saçları her ne kadar süpürgeye dönse de kırılmadan özenle oynanmış, oynatılmış bir köşede o günlerin zaman treni gibi bekliyor. Cinyler, barbiler de yanına eş.

Buraları nerden anımsadı hafızan diye soruyorsan b(i)log; şu an da tıpkı, o yolculukta radyodan yükselen sese bağıra bağıra katıldığımız gibi Kübra'yla, yazarken eşlik ediyorum 19 yıl sonrası aynı sese... Bendeniz mantar kesim saçlarıyla söylüyor: "Hadi geeeeel müjdeler veeeeeer!"

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...



Counters
Free Web Counter