Cuma, Ocak 28

Finding Neverland ( Düşler Ülkesi)

Finding Neverland


Bir hayli zaman geçmişti bir film koyup tadını çıkarmayalı sanırım..ve sana izlediklerimden daha önce hiç bahsetmedim öyle değil mi 'Hayat GüzeldiR'..
Artık paylaşımlarımız artıyor o vakit,) Dedim ya bu yıl yeni ve bambaşka bir yıl .)

2004 İngiltere/ABD ortak yapımı bu harika filmi izlemiş pek çok insan vardır eminim; benim de ikinci izleyişim, ama adam akıllı ikinci izleyişim..
Ve bir kez daha hayran kalıyorum, oyunculara , yönetmene, hikayeye..Peter Pan'a ve yazarına..

Herşey başarılı İskoç yazar J. M. Barrie (Johnny Depp)'nin yeni oyununun İngiliz sosyetesince beğenilmemesiyle başlıyor..Aynı şeyler üzerinde durmaktan sıkılan Barrie'nin yeni bir ilham perisine ihtiyacı var ve köpeğiyle parkta yaptığı yürüyüşlerden birinde dört çocuğuyla dul kalmış güzel bir anneye sahip Llewelyn Davies ailesiyle karşılaşıyor..
Sonrasında alıp götürüyor sizi film..
'Bir çocuğun gözünden dünyaya nasıl bakılır'a dönüyorsunuz..
Ya da 'erken olgunlaşmış bir çocuğun gözünden hayat nasıl görünür?' e..

zira "küçük oğlan gitti ,son 30 saniyede yetişkin biri oldun" diyor Barrie küçük oğlanın annesiyle ilgili kaygılarını dile getirdiği sırada..

Çocukluğunu yaşayamamış bir çocuğa çocukluğunu yaşatabilme çabalarıyla karşılaşıyorsunuz üzerine müthiş bir hayal gücü serpilmiş halde devam ederken film..
                                   .....
Neler canlandırabilirsiniz hayal gücünüzde?
Hayal gücünüz hayatınızın neresinde duruyor ya da??
Ve yahut onu hala yaşatıyor musunuz?
Yoksa masal kitaplarının arasında kurutulmuş bir papatyaya mı dönüştü çoktan?

Filmi izlerken düşünüyorum; benim hayal gücüme neler oldu, nerde şimdi diye?
İçim sızlıyor..aklıma gelmeyecek şeyler izliyorum çünkü..
Neden benim de aklıma gel/e/miyor diyorum..
Hiç olmayan birşeyler mesela..
Düşünsenize telefon ya da radyonun icadı gibi en basitinden..
Olmayacak şeyler düşünmek istiyorum,şuan olmayan şeyler..
Oysa hayal kurmayı severim ben..
Belki de evet masal kitaplarıma dönme vakti gelmiştir..(:




“Yeni doğan bir bebek ilk kez güldüğünde, gülüşü kırılıp bin parçaya bölünmüş ve hepsi zıplaya zıplaya etrafa dağılıp gitmiş. Periler böyle doğmuş işte..
Şimdiki çocuklar çok şey biliyor ve çok geçmeden perilere inanmaz oluyorlar. Ne zaman bir çocuk 'perilere inanmam' dese, bir yerlerde bir peri düşüp ölüverir..
Ve periler ölürken özür dilerler..”

Bu cümleleri kurabilmek bir beceri değil midir sizce de mesela?
Yoksa saçmalık mı diyorsunuz???Aaaa yapmayın lütfen..
Ona öyle çok ihtiyacımız var ki oysa..
Bir kafesin içinde yaşamak gibi aksi..
Hayal gücün olmadan etrafında gördüklerine daha muhteşem nasıl bakabilirsin?
Düşünsene bunca güzelliğin bir yaratıcısı var," nasıl da güzel yaratmış Rabbim, harkulade" demeden nasıl görebilirsin??
Böyle bir şey işte biraz,biraz da herkesin gördüğünden daha fazlasını, daha derinini,içini algılayabilme..

Etrafı gözünde canlandırabilirsin örneğin dilediğince..Dünyada yaşamak gibi cennetle cehennemi, görmek ya da görememek..

Filmde bir sahne vardı kısacık ama muhteşemdi bana göre..
Barrie karısıyla ayrı odalarda kalıyor,kadın normal bir odaya giriyor,Barrie ise bir hayal dünyasının içine adım atıyor..'Finding Neverland'e..
Filmin her yerinde ara ara dolan gözlerim sonuna geldiğinde ilk izlediğimde olduğu gibi tamamen boşalıyor..

Peter Pan 'ın oyuna dökülme öyküsünü anlatıyor kısacası Varolmayan Ülke(Düşler Ülkesi), film başlarken de dediği gibi gerçek bir olaydan esinlenilerek çekilmiş bir film bu..
7 dalda oscara aday gösterilmiş..
Yönetmeni yine muhteşem bir öyküsü olan Kite Runner(Uçurtma Avcısı)'ın da yönetmenliğini yapan Marc Forster.Müzikler harika..Görsel açıdan muhteşem; dingin, huzurlu,heyecanlı..

Velakin demem o ki bu güzel filmi izlemediyseniz ısrarla tavsiye diyorum,izlediyseniz yeniden izleyin..
Johnny Depp'in, Kate Winslet'ın ve hepsi birbirinden yetenekli çocukların harika oyunculuğunu görün..
Sanırım size de olacak aynı şey; gidip masal kitaplarına sarılacaksınız(:
Ve diyeceksiniz ki "hayır hayır, ömür boyu büyümemeliyim!"(:

-Ebr-i Nisan-

Perşembe, Ocak 27

'Firarperest'


Bir 'firarperest'in öyküsü bu..
Lakin içinde ne öykü var ne de kurgu..
Yeni bir roman olduğunu düşünüp alan pek çok insanın haricinde bir denemeler derlemesi olduğunu duyduğumda içimde oluşan heyecan çekti beni hemen kendine..
Ertesi gün gidip hemen bir adet edindim..
ve hiç yanılmadım; gönül rahatlığıyla söyleyebilirim..

Pinhan'ını,Aşk'ını, Bit Palas'ını bilirim..kurguları ayrı bir lezzettir..
Lakin ben Elif Şafak sohbetlerini de çok severim.
Onun o dingin, huzurlu, usul usul anlatışını..
Hayatı özümseyen, içindeki semavi öze doğru kimi zaman acemi, kimi zaman temkinli halde yürüyen, kendimden birkaç zaman daha büyük olan bir kız çocuğunun 'kendine gel'mesi' ni dillendirişini içimden tuhaf bir benimsemeyle karşılarım hep..öyle dinlerim..
ve şimdi bu kitabıyla yeniden o sohbetin içinde buldum kendimi..

İçinde kocamaan bir hayat var..
İnsan neyse,ben neysem ya da sen neysen, neyse içinden geçtiklerimiz,geride bıraktıklarımız, yürüdüklerimiz, durduklarımız,unuttuklarımız ve özlediklerimiz.. ve çoğunlukla şimdiki zamanın çekimindeki halimiz var..

Kapağını kaldırdığınızda sizi ilk 'daha mı anarşistti eskiden aşklar?' karşılıyor..
Düşünmeye, hak vermeye,bildiklerinizi dinlemeye başlıyorsunuz ilk andan..
Kimi zaman kalkıp size 'uzaktan sevmenin', özgürce sevmenin, hiç haberi olmadan sevmenin güzelliğini anlatıyor..
ve siz belki daha önce hiç sevmemiş olduğunuzu bile anlıyorsunuz..
şimdiki zamana vuruyorsunuz duygularınızı,sorguluyorsunuz ve belki şu an yaşadığınıza, hissettiğinize isim koyuyorsunuz..
'sevmek' diyorsunuz..gerçek bir sevmek..özgür,umarsız,haberli habersiz..kendince bir sevmek..
....

'Edep yahu edep' başlıklı bir yazısı vardı ki okumaya değer..

Sıklıkla kadınlardan bahseder..düz mantık insanlardan sonra..
Yazarlardan ve yazmaktan..
Melankolianımdan ve yalnızlıktan..yalnızlığı benzerlerinden ayırmaktan..
'bulanlardan ve 'arayanlardan'..

anlatır da anlatır..sanır ki kendisiyle sohbet eder..
oysa söylediklerinin çoğu payımıza düşer, hayatımızın tam da göbeğine..

dilimizin içindeki o tek kelimelik engin bir denizin anlamını karşılayan sözcükleri ballandırır,dillendirir ki bir de tadına doyulmaz..
farkına vardırır..sözcükleri yaşatır yeniden gözüne değen her hayatta..
ve der ki en son yine 'edep'..'edep yahu edep'..

..
gece vakti, ya da sabah ve yahut hangi vakit olursa, hafif nemli kaldırımlarda çıplak ayakla korkusuzca yürür gibi geçtim sokaklarından 'firarperest'..
içinde aynalar vardı..
gördüm kendimi..dünyayı..
ve yazarının da dediği gibi, anlatılanlar çoktan çıktı yazardan, bizim aitliğimize ulaştı..

-Ebr-i Nisan-


Pazar, Ocak 23

'Bakar Kör' (:


Merhabaa sevgili 'Hayat GüzeLdiR' (:
Uzunca bir süredir görüşemiyoruz öyle değil mi..
daha doğrusu görüşüyoruz tabii ama hep içinde kalıyor birşeyler gün yüzüne çıkan yok, biliyorsun;)
bir de seninle konuşmadığım zamanlar var tabi..evet..
çokça okuduğum..blogları..kitapları..yazıları..
okumak güzel..lakin okudukça birşeyler de söylemek gerek, yoksa insan bir kenara çekiveriyor kendini..
bunlardan sonra, ben birşeyler yazmasam da olur diyor..
öyle güzel ki yazılanlar..

velakin bunun da ötesinde karışık bir ruh halinde dolaşıp durduğum için başladığım hiç bir paragraf diğeriyle kardeş olamıyor(du)..melankolianım'la fazla sık takılır olmuştuk,sabah kalkıyorum pat geliyor.uyumaya gidiyorum "kalk, ne uyuması konuşalım" diyor..hemen hemen her gün..
onunla konuşmaktan sana söyleyeceklerimi unuttum..kızma..(.
ve baktığım pencereden gördüklerim devamlılığını kaybetti yazarken zaman zaman..
görüntü birden kesiliverdi..
öylece asılı kalıp ait olamadılar sana burdan bir dosta da söylediğim gibi..

neyse artık görebiliyorum sanırım (gerçi o da şüpheli!) :))

bugün sana bir rezilliğimden bahsetmeye geldim..daha evvel de bahsettiklerim vardır bunun da onlardan aşağı kalır tarafı yok!
tam komedi hala gülüyorum:))

şimdi blogcuğum bugün kardeşime birşeyler bakmaya çarşıya çıktık..
(sana daha önce söylemiştim ya kadınlar daha çok dolaşır,irdeler,bir türlü karar veremez diye.
yalann!! bu tabuyu yıkmış bulunuyoruz!:))
zira bugün alacağımız şey için kaç saat dolaştık bilmiyorum..ama öyle böyle dolaşmamışız belim fena ağrıyor!
ardından elimiz kolumuz boş dönerken! diyanet kitapevine dalıverdik.(nee! yorulmuş muydum? kim söyledi bunu aaa!:) )
kitaplara bakıyoruz..yorgunluk falan kalmadı..deli gibi gözlerimi bütün raflarda gezdiriyorum..
elime alıp inceliyorum..
yok yok!
kardeşim gelip gidip takılıyor elimdeki kitaplara..
neyse araştırmaya devam ederken bir baktım bizim ufaklık elinde bir kitap inceliyor, takılma sırası bende arkadan yanaşıp bir hışım çektim elinden kitabı..
baktım Canan Tan, ki öyle duygusal içerikli romanlar falan pek okumaz.
"hayırdır bunu mu alacaksın yoksa?" diyerek güldüm..bir taraftan da kitabı inceliyorum..
"evet ne oldu ki" dedi..
"kafana taş mı düştü senin yaa ilginçsin valla" dedim..
"efendim?" dedi ama sesi bir tuhaf..ben kitabın arka kapağını okumaktayım.
" bende Piraye'si varya bak o güzeldi,okuyacaksan onu okusana"dedim.
"hmm yani alma mı diyorsunuz, iyi ama bana kitabı nasıl vereceksiniz ki? " diye sordu gülümseyen bir ses(!)
o anda  kafamı kaldırmamla başımdan aşağı kaynar sular döküldü!
Amaan Allah'ım bu kim ya!!
(sen kimsin kardeşim!! sen benim kardeşim değilsin!! aaa utanmıyor musun be karşıma geçip kardeş taklidi yapmaya, hiç de çaktırmıyor ayıp ayıp cık cık cık..! götürün şu densizi!!! hemaannn!!) demedim tabi..:))

ama bu kadar olur; arkadan aynı kafa böyle bonus, montun rengi aynı. ses değişik gelmişti ama o anda idrak edemedim ki,tuhaf ötesi! o kadar eminim ki yüzüne bile bakmadım!
kem küm ediyorum.." şey ben, kardeşim değilsiniz ki siz..ama aynı yani..yani ben kardeşim sandım afedersiniz, kusura bakmayın gerçekten.." türü cümleler kuruyorum çoğunu da şu anda hatırlamıyorum o ayrı!
çocuk güldü "önemli değil estağfrullah, olur öyle " dedi geniş bir tebessümle..
(bak görüyo musun efendi bir insan çıktı..düşünsene blog abuk subuk bir insana bunu yaptığımı!
demez miydi "aaaa salağaa bakın beni kardeşi sandııı, haydi hep beraber gülelim! hahahaha!!!" falan..
var çünkü böyleleri..! Aman aman rezillik..!)
sonra "tavsiye etmiyorsunuz sanıyorum bu kitabı" dedi.
"yok" dedim, "okumadığım bir kitabı bu(kitap 'en son yürekler ölür') ama kardeşim pek okumaz bu tarz romanları ondan öyle söyledim."
neyse sonra teşekkür etti,ben tekrar kusura bakmayın dedim..hızla uzaklaştım!
...
tahayyül edin; biri geliyor arkasını okumakta olduğunuz kitabı yırtarcasına elinizden çekiyor, "hayırdır kafana taş mı düştü" falan diyor, sizde kamera şakası mı diye etrafa bakıyorsunuz!..

beni de aldı bir gülme; beynimde uçuşan olabilirliklerden!
" kardeşim nerde ya " diye aranıp duruyorum.
sonunda bulup "ayrılmasana dizimin dibinden rezil olduk!! gidince ilk iş o saçları kesicem! karışıyorsun yahu!!!" diye çıkıştım.
önce o da ne demek istediğimi anlamasa da anlatınca yol boyu resmen katıla katıla güldük..hala gelip gidip taklıyor..!(:

kör olduğumu bilirdim de bu kadarına pes doğrusu!
yolda yürürken insanlara baktığı halde göremeyen bir insan olduğum tasdiklenmiş durumda zati ayrı bir tarafta..
bugün de üstüne şerbet döktüm!
çocukluğumda oyuncaklara bakarken dünyayı unutur, annem diye gider başkalarının elini tutardım bakmadan! ama çocuktum!
şimdi oyuncaklarım kitaplar! verin elime bir adet kitap evi soyun ruhum duymaz!

dikkatsiz miyim, hipnoz mu oluyorum sevdiğim şeyleri görünce anlamadım!:)
ama aynı şeyi tekrarlamak ister miyim bilmem!
aslında bunu bir de bilerek yapmalı ya:))
hatta üzerine de 'demedim tabiki:))' dediğim kısmı söylemeli!(:
diğmi harika!!
gördüğünüz üzre hiç de uslanmam!

sevgiler dostlar..
ve şimdiden hayırlı sabahlar;)


-Ebr-i Nisan-
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...



Counters
Free Web Counter