Pazar, Kasım 6




Yazın sıcağı bulutların merhametiyle serinlemişti henüz.. Haftalarca beklenen yağmur piknik yapalım hadi dediğinde yağar ya hep, o gün de aynen öyle olmuştu.. Toprak sıcağını yağmurla serinletirlen buram buram memleket kokuyordu. Sıklık Tabiat Parkı, çocukluğum alıp başını giderken çok şey katmıştı kendine.. Bambaşka bir yere dönüşmüştü.. Her dönüşümde beni şaşırtan ve kocaman gülümseten memleketim beni yine yanıltmamıştı...
Yanyana sıralanan salıncaklara içimizdeki çocukların koşuşunu duymuştuk ilk, nazımızı uzatmadan birer tane kapıverdik.. Hüzünleri, düşünceleri, içimizin gurbetlerini ve özlemlerini bir kenara itiverdik.. Karşıda yemyeşil dağlar, Survivor parkurları 😜 ve aynı anda sallanmamızı yakalamaya çalışan yol arkadaşım 🙂 O gün tıpkı çocukluğumda olduğu gibi gökyüzüne bakıp uçuyormuşum gibi hissediyordum sallanırken.. Gökyüzü aynı yerinde, annemm babamm yanımda.. Edip Cansever'in mısralarının altındaydık.. Evet "gökyüzü gibi şu çocukluk, hiçbir yere gitmiyor.."du..
Dışarda kar. Ben şimdi yeniden göğe bakıp çocukluğumuzu çağırıyorum.. 


Ayşe | Kasım 2016

Kitaptan Anladığımız Hayatlar



Uzun süredir keşke bizim de dahil olacağımız bir okuma grubumuz olsa diye geçiriyorduk içimizden, zaman geçiyordu, elimizdeki kitaplar bir başımıza okunup kapatılıyordu. Küçük notlar, bazıları hakkında yazılan yazılar kalıyordu geriye en fazla. Okuyup çok etkilendiğimiz, fazlasıyla beğendiğimiz kitapları, ısrar kıyamet birbirimize de okutma çabasına giriyorduk. Bir diğerinin o kitabı okuması bazen aylar alıyordu. Denk düşemiyordu mutlu olunan zamanlar. Bununsa tek bir çözümü vardı, bir kitabı aynı anda okumak aynı anda yaşamak. Ve yazılacaksa bir yazı birlikte yazmak, beraber tartışmak, göremediğimiz yerleri diğerine farkettirmek, anlamak ve uygulamak.. Zamanı gelmiş olmalıydı ki biz bu güzel arkadaşlarla grubumuzu oluşturduk ne mutlu. İlk kitap Salih Çetin'in Suriye'den ülkemize sığınan bir anne ve çocuğunun hikayesini konu alan kitabı. Okumaya başlar başlamaz doğru yerden başladığımızı anlıyorum kendi adıma...
O belki de dün ekranlarda pek çoğumuzun gördüğü çocuğun hikayesi; dondurucu soğukta başını yol kenarında bir kaldırıma dayayıp uyuyakalan o minicik çocuğun. Oyun çağını dilenerek geçiren, nereye giderse gitsin, nerde yaşarsa yaşasın kendi savaşını da gölgesi gibi yanında taşıyan o çocuğun, o annenin, o insanların hikayesi. Kapısını aralamadığımız hayatlara öylece bakıp geçtiğimizin kanıtı... Bizim için de onlar gibi hayat devam ediyor. Dengeyi kuramayan insan kendi payına hep fazlasını ayırıyor, acıysa acı, refahsa refah.. Sıcacık evlerimizde 10-15 dklık bir gözyaşı; sonra isteklerimiz, hayallerimiz, o gün yapacaklarımız... Bu insanların hayatını kitap sayfalarında kurutulan çiçeklere benzetmeye başlıyorum... Saklanan ve vicdanımız lazım olduğunda hatırlansın diye açıp bakılan...
Eksildik, devam ediyoruz buna... Kitaba devam ederken ya da kıyılara vuran çocukları, üzerine bomba yağan evleri düşünürken, kaldırımı yastık yapan o çocuğa ağlarken soğuğu ne kadar içeri alabilirse insan o kadar camı açık tutuyorum. Ama sonra o pencere tekrar kapanıyor. Ev tekrar ısınıyor. Hissettiğimiz herşey geçiyor.
Belki de diyorum bu kitap, eksilen yerlerini tamamlayacak ruhumuzun, konuşurken kitabın ardından elimizden neler gelebilir diye düşünmeye başlayacağız. Vicdan, kuru kuru yaş dökmesindense elini taşın altına koyabilecek..
Bir haftanın daha geçmesini bekliyorum. Kitap aralarında vicdanlarımızı kurutmamak için...
Bize görüp de göremediklerimizi anlattığın için teşekkür ederiz Salih Çetin..

Ayşe| Kasım 2016
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...



Counters
Free Web Counter