Pazartesi, Ağustos 30

'Sana Gül Bahçesi Vadetmedim'..*

Sana GüL Bahçesi Vadetmedim..*
                                                                                                                                                                                             
(..)
"Pekala- siz soru sorun, ben de yanıt vereyim - bütün 'semptomlarımı' yok edip beni eve gönderin... Ne kalacak bana o zaman?" dedi.
Doktor sakin bir sesle "Hastalığının belirtilerinden vazgeçmek istemiyorsan, hiçbir şey anlatmazsın" dedi.
 Deborah'ın boynuna bir korku kemendi dolanıyordu. "Gel, otur. Hazır olana kadar hiçbir şeyden vazgeçmek zorunda değilsin. Böyle bir şeye hazır olduğunda da, kaybettiklerinin yerine koyabileceğin bir şeyler olacak."
...

"Adalet uygulanmıyorsa, namussuzluk örtbas ediliyorsa ve inançlarını koruyan insanlar acı çekiyorsa, sizin gerçekliğiniz ne işe yarıyor peki? Helene da Ellis konusunda verdiği sözü tuttu, ben de.Peki sizin gerçekliğiniz ne işe yarıyor?"

"Bak, dinle beni," dedi Furi. 
*"Sana hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim ben. Hiçbir zaman kusursuz bir adalet vadetmedim..."
...
"ve hiç bir zaman huzur ya da mutluluk vadetmedim. Sana ancak bunlarla savaşma özgürlüğüne kavuşmanda yardımcı olabilirim. Sana sunduğum tek gerçeklik savaşım. Ve sağlıklı olmak, gücünün yettiği kadarıyla, bu savaşımı kabul edip etmemekte özgür olmak demektir. Ben yalan şeyler vadetmem hiç. Kusursuz, güllük gülistanlık bir dünya masalı koca bir yalandır... üstelik böyle bir dünya çok can sıkıcı bir yer olur!"



*Sana Gül Bahçesi Vadetmedim- Joanne Greenberg

Pazar, Ağustos 29

Motorlu Taşıtlara Allerjim Var..

       


Bugün bana yine neredeyse araba çarpıyordu..ne zaman dışarı çıksam bir dejavu yaşıyorum zaten!.
neden mi çarpıyordu çünkü yolun ortasından yürüyordum..!
yolun ortasından neden yürüyordum çünkü kaldırımlar araba dolu!
yollar da vızır vızır araba dolu!
ve biz aksiyon filmlerindeki gibi arabaların üzerinden atlaya zıplaya koşamadıkça da her an çiğnenme tehlikesi altındayız!


öyle böyle sinir olmuyorum! yani şeytan diyor al eline anahtarı yol boyu çiz geç!
mahallede de sağolsun her evin neredeyse en az 2 arabası olduğu için ve bu iki arabada sabahın erken saatlerinden her gün yollara düşemediği için kaldırımlara kadar çıktılar!
koyacak yer yok ne diye alıyorsunuz anlamam ki!
bizim bir tane arabamız var onu bile yer bulamayız diye yerinden etmiyoruz!başımıza bela sonra!


buna rağmen millet arabadan inmiyor!
yani hayret bişey bi etrafa bakın amaçsızca otomobil altında turlayıp duranlar vardır.
bunların çoğu gençlik çağındaki erkeklerden oluşur.
müziği son ses açarlar, sol kol camın dışında bazen çok hızlı bazen ağır ağır yol alıp yanlarından gelip geçen kızları bu şekilde etkileyeceklerini düşünürler.!
bu fikre nasıl kapıldıklarını da hala anlamış değilim doğrusu!


ayrıca krizde olduğu söylenen ükemiz insanlarının- özellikle de bu durumdan en çok şikayet eden kesimin -bakkala bile arabayla gitmeleri dikkat çekici!
benzini bahçesinden çıkmamış ya da arabası güneş enerjisiyle falan çalışmıyorsa tabi!


benzin parasını geçtik,yer sorununu da ;ya o sinir krizi yaşatan trafiğe çıkmak hangi aklın karıdır!
düşünsenize psikopat sürücülerle dolu ortalık!
adam bir elinde telefon ötekinde sigara,direksiyon kendi halinde yol buluyor!
bu arada hız da almış başını gitmiş!


sonra sollama vardır ya örneğin bizde sağlama vaar, sonra aniden önüne geçip zank diye fren yapma var!bunların bir kısmında da fren lambası yanmaz!!
sonra da arkadan çarpan suçlu olur!
efendime söyleyim ;adam sağ şeride geçmiş tıngır mıngır giderken sol şeritte rallye başlar!


yoldan yaya geçiyordur; normalde yavaşlayıp frene basması gereken sürücü kornaya basıp hızlanır!


2 yıllık ehliyetim var toplasan 10 kez trafiğe çıkmışlığım yoktur belki, çok gerekecek de ancak o zaman..


erkek şoförlerin bayan sürücülere olan saygısı malum..


trafiktesiniz ya illa sizi sıkıştırmak, zor durumda bırakmak için beklemede olan deli gibi trafikte arananlar vardır mesela.!
sağınızdan girer yandan geçerken sırıtır,yolda artistik pozlar sergilermişcesine  habire manevralar yapar, ani frenler falan!
yani altındaki tır olacak süreceksin üstüne!!
ama insanı gerçekten bu duruma getiriyorlar.
erkekler kadar araba meraklısı olmadığımız, imini cimini bilmediğimiz doğru genel olarak -biz taşıtları sadece araç olarak kullanıyoruz- ama onların da trafik kurallarına biz kadar uymadan bayan sürücülerle uğraşıp durdukları da ayrı bir gerçek!


trafik ışıkları bizim için ne ifade eder mesela?
bir kere sarı ışığın ne olduğundan kimsenin haberi yok!
sarı yandı mı arkadaki arabalar çok acil bir yere yetişeceklermiş gibi durmadan kornaya basarlar bir sinir bir stres,ama yeşil yanmadı!
yok sarı ışık onlara göre 'geç'!
direksiyon hocamdan öğrenmiştim aslında az buçuk bunu.
hani saniye ayarlı otomatik ışıklar var ya 5 saniye kala "bas gaza git derdi!"
ya ama derdim" önümdeki yürümüyor daha sarı ışık yanıyor!"
"yok sen bas gaza"!


 ve kırmızı ışıkta her zaman dur değildir! bizim için en azından.
onun anlamı da "dursan iyi olur ama sen bilirsin tabi" falandır..
yoksa millet "yol boş geçerim ışığa mı sorucam "der gibi niye geçsin!


bir de park yasağı olan yerlere dikkat edin "buraya park edilmez" yazar ama arabalar çift sıra park etmiştir!
dönülmez denen her yerden dönülebilir!
bazılarının göbekten dönme alışkanlığı bile yoktur!



ama her zaman bu kadar canavarca da değilizdir mesela bir istisna var ki " arka kapı açık kalmış" ikazı!
yani trafik kazasından her yıl binlerce insanı kaybettiğimiz ülkemizde hala trafik kurallarını takmayan insanlar nasıl bir hassaslıksa artık öndeki aracın arka kapısı açıksa illa hayatını tehlikeye atar yine de o araca bunu bildirene kadar çabalar!

yanii durum ne olursa olsun ben ortalıklarda dolanan arabalara gıcık oluyorum yaw!
sadece toplu taşıma araçlarıyla, taksiler olsa mesela..
sonra insanlar bisiklete daha fazla rağbet etse hem spor yapar hem açık hava oooh mis gibii..
bisiklete binmek gibisi var mı yahu!
hangi araç size o hissi yaşatıyor?

ne anlıyorlar araba kullanmaktan hala anlayamıyorum..
(belki çocukluklarında daha bebekken sürücü koltuğuna oturtulup özendirilme hissinden..)

bayılıyorum araç olarak genelde bisiklet kullanan insanlara,o insanların yaşadığı şehirlere ülkelere..

bisiklete binin, faytona binin, ata binin ama artık motorlu taşıtlardan kopun noluuur!!
çok acil bir işi olan binsin taksiye metroya falan..

terör bile bizimle uğraşmayı bırakabilir!kendi kendimize yeterince telef olduğumuzdan!
...
pencereden dışarı bakıyorum..egzosu patlamış bir araba geçiyor sokaktan!
kafamı gökyüzüne kaldırıp sadece diliyorum..


-Ebr-i Nisan-

Cumartesi, Ağustos 28

"Gel gel su çok güzeL" :)) -- izlenimler




Geçenlerde haberlerde izlemiştim İstanbul'un cayır cayır(onunla birlikte pek tabi tüm Türkiye'nin) yandığı evlerdeki sıcaklığın akşamları 37 dereceye çıktığı günlerdi..
e ramazan da geldi insanlar denize girip serinliyorlardı biraz kıyı bölgelerde, şimdi o da zor diyorduk ki o manzaraları gördüm:)
plajların bir kısmında insanlar denize giriyor..giriyor dediysek öyle dalma yüzme falan yok; görülmeye değerdi:)
herkes denizde ama ayakta ve yürüyorlar!:))
napsınlar ozon tabakasındaki deliğin büyümesine katkı sağlarken bunları pek düşünmemiştik hiçbirimiz !


az önce tatilde çektiğim fotoğraflara göz atıyordum,kalbimin camlarını açtım..
havalar az biraz serinledi serinlemesine de içimin de serinlediği görüntüleri alayım bir karşıma dedim..
malum anlatmıştım daha evvel az buçuk..
neyse derken plajda insan manzaralarına gözüm takıldı hayli..eskilere uzandım..çocukluğumdan bu yana gördüklerime,duyduklarıma..
girişte bahsettiğim manzara da bunların arasına sıkıştı bu arada:))


çok ilginç insanlardan ve tanımaya görülmeye değer insanlardan oluştuğumuzu idrak ettim bir kez daha:)


yabancı turistler nasıldır mesela gelirler plaja,bir denize girerler, çıkarlar bir güzel en yüksek faktör güneş kremini sürüp ellerine kitaplarını alır sessiz sessiz dalarlar kitaba..(bunu genelde ben de tercih ederim o ayrı :))
(bu arada kullandıkları güneş kremlerine özellikle dikkat etmişimdir bizim kullandıklarımızla aynı belki çoğunun ama bunlar istedikleri kadar güneşin altında yatsın hayatta kararmıyorlar,en fazla ıstakozcasına kızaranlarına rastlarsınız! ha biz de önce o evreye gireriz ama o yanığın üzerine yoğurt sürdüğümüzden midir nedir genelde ardından kararıveririz)
onlar öyle sessizler ya biz de bir o kadar sesli!                          
plajda etrafınıza bir bakın insanlar sürekli bağırarak konuşur bir kere.
denize giren sahil kenarında güneşlenenlere mutlaka girdikten sonra bas bas bağırarak söyleyecek bir şey bulur..kenardaki onu duymaz o da ona bağırır!
çoluk çocuk varsa zaten onlar sürekli cıvıl cıvıl bir halde neşe içinde bağrışıp koşuşup durur.
oturduğunuz yerden dinlerseniz deniz istediği kadar dalgalı olsun onu bastırmak boynumuzun borcudur!


insanlar uzanıp uyku modunda değilse amaçsızca önlerinden çok ilginç bir canlı geçmesini bekler gibi izlemededir!


bir de hiç anlayamadığım ve hep gülümsememe sebep bir durum vardır ki buna her yerde rastlanır; güneşin altına amaçsızca yatıp koltuk altına kadar yanmayı başarabilecek pozisyonlara giren insanlar!


hayır ne olur sanki her yanın kararmasa "bu benim doğal rengim" mi diyeceksin!
yoksa "D vitamini sentezliyorum ne var bunda" mı!


bir çocukken denemişimdir yanmak için uğraşmayı. o da o zamanlar sık görüşülen bir takım hısımın dönüşte " aa bu nasıl tatile gitmek ayol hiç yanmamışsın!" demelerine gıcık olmamdandı..
illa onları inandırmak derdine düşmüştüm işte çocukluk!
ama sonradan gördüm ki ben istediğim kadar kararayım bunlar o cümleyi dillerine pelesenk etmiş!
o gün bugündür böyle saçma bir çabaya bir daha girmedim tabi:P


neyse ne diyorduk evet bir de şey vardır denize girerken hava ne kadar sıcak olursa olsun suya girerken bir üşüme, titreme "ay çok soğukmuş beh" diye üzerine sular sürerek alışmaya çalışma durumu..
uzaktan bakan sanki buzullara dalıyor sanır!
hani az önce yanıyordun sıcaktan ,e serinlesene dal git kardeşim bu ne canım aaa!


sonra denize giren kıyıdakine bağırır " gel, geeel su çok güzel" vardır mesela.
- sana göre güzel de bakalım bana göre nasıl!?
ya da" ayy pek tuzluymuş bu deniz ayol, ege tarafına mı gitseydik"..
-çözelti misiniz ! "ay tüh tüh su kaybedip büzülücem görüyo musun"diye düşünüyor olamazsınız ya:P
veyahut kıyıdan yavaştan gelene ilerdeki bağırır "gel bak valla burası boy" diye yemin billah eder..
- tabi canım zaten aynı boydayız!                                                                           
bu cümleleri de çok duyarsınız:))


sonra bir bakmışsınız çocuğun biri durmadan bağırıyor "anneeeeeee çok çişim geldiiiiii" -ki bu çocuklar genelde erkek olur!
annesi de büyük ihtimal önemli bir işle uğraşıyor olduğundan -  ya uyumaya az kalmıştır uzandığı yerden ya da yanında hısım akraba varsa konuşmaya dalmıştır- "patlamaaa oğlum git denize işe! " benzeri cevap verir..
ya da gider yardım eder çocuk yine gidip o denize işer!


ve biz bu gibi durumları gördüğümüz halde -artık deniz suyunun mikrop kırıcı özellikte olduğunu mu düşünüyoruz, antibiyotik rolü taşıdığını mı bilmem- gülümser en fazla bir iki homurdanıp o denize yine de gireriz..
çocuk alenen yaptığından en fazla rahatsız olunur yoksa göz görmeyince gönül katlanır!


tuhaf gibi görünür, bazen sizi sinir eder, çokça gülümsetir..ama tatil her akla geldiğinde insanın içini hareketlendirir;)


sanıyorum yaptığım tatil bana kısa geldi..
ben yine gitmek istiyorum..
aslında gitmekten de öte bu sefer yerleşmek!..


Aklıma yerleştirdiğim gibi bir gün Ege'de küçük ve şirin bir tatil kasabasına yerleşmek..
ve kalbimde aklımda ayakta duran bütün endişeleri de cevaplarıyla yerleştirmek..

-Ebr-i Nisan-

Cuma, Ağustos 27

Kitapkolik.Net'ten Ödüllü Yarışma!

Kitapkolik.Net'ten  Ödüllü Yarışma!

images

Sevgili blogum ve ve sevgili seyirciler:)
Kitapkolik.net'in çok hoşuma giden bu ödüllü yarışmasını sizlere duyurmak boynumun borcudur:)

Kitapkolik.net ailesi ödüllü yarışma düzenlemektedir.hediye semboliktir; kazanan çekiliş ile belirlenecek ve kazanana dilediği kitap gönderilecektir;)


katılmak isteyen arkadaşlar için linkimiz şudur ;



talimatları yerine getirin ve çekilişe katılın;)

sevgiler;)..

Pazar, Ağustos 22


'  Rabbim!  Sen olmasan,

Kimin aklına gelirdim ben...'


ibrahim tenekeci


'Gözyaşları seL oLmasın'..

Sellerin vurduğu Pakistan’a Türkiye’den yardım yağıyor

siz en son ne zaman cebinizdeki son parayı sizden daha fazla ihtiyacı var diye hiç tanımadığınız birine verdiniz..
ya da cebinizdeki parayı yetersiz bulup, var olan mücevherlerinizi alyansınıza kadar bozdurup, ilinizi bırakın ülkenizin sınırları dışına çıkıp hiç tanımadığınız ve nereye gideceğini bilmediğiniz insanlar için gözü kapalı sundunuz..
yürekten?..
hiç şüphe duymadan?..
sırf mağdur ve benden daha çok ihtiyacı var diye?..geleceğini göz ardı ederek..?


siz demek yanlış aslında biz demeliydim..
biz..
en son ne zaman..
ya da ne zaman?..bu denli fedakar..?


onlar yaptılar.onlar ki adı fakir ülkenin gönlü zengin şefkatli insanları..
Pakistan'lı kardeşlerimiz..!


İstiklal Savaşı'ndan tutun da 99'daki İstanbul depremi de dahil başımız her sıkıştığında her dara düştüğümüzde ilk yardım elini uzatan Pakistan'lı kardeşlerimiz..


Sel felaketi pakistanı vurduğundan beri her gün haber bültenlerinde evimize uzanan yardım dileklerini,fotoğraflardan uzanan elleri görüyoruz..
kimi dağıtılmaya çalışılan bir somun ekmeğe uzanmış,kimi bir yudum suya..
burada sıcaktan şikayet eden hallerimizin karşısına üç hafta önce evsiz kalmış 4 milyon insanın gölgesi düşüyor..şimdi daha da çoklar eminim..


Allah'a çok şükür yardımsever bir ülkeyiz..ve yardım eden bir sürü ülke var..
aslında sorun bu değil..
ama bilmiyorum bir şeyler eksik..sanki kaybolan parçalar var..
herşey yerli yerinde değil gibi..
nasıl tarif edeceğimi de bilmiyorum..
bu haberlere bakarken, okurken içimden tarifi zor duygular savruluyor..
beni anlayanlar olduğuna eminim sevgili blog ,sende mi?
bir an önce bahsettiğim bu eksik parçaların yerlerini almasını umuyorum..nerde kaybettik, ne zaman bilmiyorum ama umudum var benim..
..
şimdi orda olmayı ne çok isterdim..


aç kalabilirim,susuz da.. yatacak yerim de olmayabilir..sanki orda olarak,onların yanında olarak" işte burdayız" demek gibi bu..
orda olup, 'burda hayat kaldığı yerden devam ediyor' der gibi başka bir kanala geçmekten öte..
Gazze'ye gönderilen yardım gemilerinde bulunan insanlar gibi tıpkı..
ve işte dediğim o eksik parçaları kapatacak..


Eminim herkes elinden geldiğince yardım elini uzattı bu güzel yüreği zengin kardeşlerimize..ve uzatmaya da devam etmeliyiz..daha çok hergün daha fazla ve fedakarca..


Bu mübarek ayda dualarımız her daim yanınızda..
İnşallah yardımlar da en kısa sürede ihtiyaç sahiplerine ulaşır.. 
açılan yaraları biraz da olsa kapatır..
biraz da olsa..
Rabbim yar ve yardımcınız olsun inşallah..


***


bu yazıyı neden yazdım, bunun kime bir faydası var bilmiyorum..
az önce haber sayfalarını gezdim yine..
içimdekileri, en azından ifade edebildiklerimi karşıma almak istedim sanırım..


umarım yarın daha aydınlık bir gün olsun..
sevgiler..




Ek not: bu yazı dün yazıldı ve ben bugün gözyaşlarımı tutamadığım haberlere şahit oldum sevgili blog:)
Tokat'ın Reşadiye ilçesinde ortaokul son sınıfta okuyan 2 kardeşimiz paramız yok diye küphelerini çıkarıp vermişler ve bir ablamız da alyansını..
yardımlar büyümeye devam ediyor yürekleri kocaman kardeşlerimiz sayesinde..nasıl umut verici nasıl güzel..işte tam da buydu demek istediğim..:)
şimdi yarın herşeyin daha güzel olacak umudu yeşeriyor daha da güzel..

Pazar, Ağustos 15

Kalbim Ege'de Kaldı*:) - tatil notçukları - II -





Kısa kısa tatil notları tutmuştum.
arabaya bindiğimde dahi defterim elimdeydi ve bunlardan bir kısmını da buraya kaydettim sevgili blogum;)
(Ben seninle konuşmaya da başladım ya işim iş:P )
Şimdiii gelelim diğer kısmına lakin bu sefer saatlik ve günlük tutulmuş notlar olarak mı aktarsam yoksa şöyle bir özet mi geçsem sana bilmiyorum..

yazacak çok şey var..
hergün kendi öyküsünü biriktirdi heybesinde..
hal böyle olunca beynim ondan ona ışınlanıyor..lakin herşeyi de yazmayı düşünmüyorum aha:P


     (bu kayadan soğuk su çıkıyr efendim:))

Güzel şirin ama pek de küçük olmayan bir sahil kasabasıydı Akçay, Kaz Dağları'nın eteğinde..
daha önce de içinden geçmişliğimiz vardı ama kalmak bu yıla kısmetmiş.
upuzuun bir kordon boyu var ki sormayın.
yanyana dizilmiş şirin ve hepsi birbirinden güzel cafeler, restaurantlar,denizin burnunun dibinde:)kitapçıları da bol=))
geceleri ayrı güzel yine hemen denizin kıyısında bir Lunapark'ı var ki ben  şu kamikaze'ye bayılıyorum o da var=))
çarşısı şirin mi şirin insanları sıcacık ve yardımsever.herkesin yüzünde tebessümler,gülünce yüzü bayram yeri olanlarla dolu burası:))
ben de böyle bir yerde yaşasam ben de diyorum böyle cıvıl cıvıl olurdum:P ömrüm uzar yahuu:P
Velhasılı bu güzel beldeye bayıldım;) Ramazan sonrası ya da bir dahaki sezonlara tatil düşünenlere kesinlikle tavsiye ederim lakin önce yerinizi ayırtın kardeşim;P

tatil dedi mi aklına neler gelir?

derler ya hep deniz,güneş, kumsal..güneş içine damlar:)sonra serin suları kulaçlamak kucaklamak.. ya ,evet evet bunlar dahil sonraa?

 benim için tatil yukardaki maddeler de dahil olmak üzere( yalnız sadece güneşin altında öyle amaçsızca yatmayı anlamıyorum.neymiş güneşlenelimmiş yanalımmış...!!babababa senin ozon tabakasındaki deliğin çabından hala haberin yok sanırım! )neyse;
kitaplar,okumak okumak..
bütün bir yılın insanın üzerinde bıraktığı yorgunluğu,miskinliği olumsuz ne var ne yok temize çekecek,
televizyondan,iletişim araçlarından ,yoğun kalabalıklardan,aşina olunmuş yaşam alanından uzaklaşıp arınmak kafa dinlemek..
yeni yerler ve yeni insanlar keşfetmek..yeni hikayelere ortak olmak..
denizin dalgasına kaptırmak tüm huzursuzlukları,yorgunlukları,mutsuzlukları ve olanca olumsuzlukları..
derin derin, sakin sakin ve uzunca uzaklara bakmak..
ruhun tüm pencerelerini açarak nefes aldırmak..
denizin üzerinde uçan martıların akşam saatlerinde o denizin üzerinde yüzdüklerini görebilmek..

evini özlemek,odanı,yatağını..
tekrar aynı odanın içinde uyandığın sabahların,perdenin ne renk olduğunun,güneşin nereye düştüğünün,camının kenarına konan kuşların,yan tarafta kalan çamların ne denli boy attığının,belki karşı komşunun değişen perdelerinin,aslında içinde yaşadığın odanın nasıl da rengarenk olduğunun farkına vardıracak uzaklıktır tatil..

ve bunların dışında aslında daha bir çok şeyi içine almaya çalışan uzaklık..
**

sizde de var mıdır; hani 'gitme noktası'?
öyle ara ara.. uzaklaşma isteği..
herşeyin netliği bozulduğu anda..
göğüs kafesinin daraldığı anda..
dengelerin değiştiği,büyüdüğümüzü ve hızla herşeyin kirlendiğini farkettiğimiz anda..-zaman zaman unutsak da..-
alıp başını gitmek..
derin bir uykuya dalmak gibi..
vardır değil mi?

bunları da içine alır tatil benim dilimde..

**
öhöm..neyse nerde kalmıştık heh tatil:)
hani 1. kısımda demiştim ya püfür püfür esiyor diye gözümüz değmiş!
aradan birkaç gün geçti geçmedi bir sıcak bir sıcak Aman Yarabbim 'deniz altına evler inşa etsek' dedirtecek derecede..
şom ağızlı mı oldum nedir aman efendim buralar daha serinmiş de neler neler..al sana serinlik..açılmadık cam pencere kalmadığı halde ev nefes almam diye tutturuyor.ilginç de bir nokta var ki buralarda hiç klima görmedim!bu sıcak bize mi rastladı nedir??

derken ev ahalisi olarak sıcaktan bayılıp uyuyanlar ve sıcaktan uyuyamayanlar olarak 2'ye ayrıldık!
şanslıydım 2. şık'ta yaşam sürdüm:)
Allah'ım bu harika bir şey! düşünsenize gece istediğiniz kadar geç yatın ama sabah erkenden ayaktasınız;)
hem de öyle uykusuz kaldım falan diye bir şey de yok=)
Sıcaktan şikayetlerim işte bu noktada bitti!
geceleri seviyorum..sabaha uzanan saattlere kadar oturmayı..
ama sabahın erken saatlerini de ayrı bir seviyorum..
evde bozduğum dengeler burda tam kıvama geldi daha ne isterim:P


Tatil Notçukları:) - I -



yola koyulduk..
saat 5'te çıkacaktık ama 8'de ancak arabadaydık:P

kaç saat geçti farkında değilim..
ön koltuğa kuruldum içinden geçtiğimiz şehirlerin seyrindeyim..
içimden şehirler geçiyor*..

**


sevgili kaplumbağam kucağımda uyuyor..:)
yolu seyretmekten yoruldu tabii:))
onsuz tatil düşünemiyorum o da gezmeye alıştı maşallah ee daha evvel de bir İzmir'e gitmişliği var dimi kuzucum:))
**


Es-es 'e yanaştık 5 saat geçmiş yoldayız ve babacığımın durmaya hiiç niyeti yok:)
**


Durmaya niyetimiz yok derken durduk Eskişehir çıkışında çok sevimli ve yeşil bir dinlenme tesisi;)
ovv tatlı mı tatlı da bir ev sahibimiz vardı,annemin yaptığı çörekleri bizden çok yedi desek yeridir:P




**
kaç şehir geçtik..
pencereden geçip giden yol çizgilerini izlerken yaşananların içeri girmesine izin veriyorum..
uzayıp giden,uzayıp geçen yollar gibi ardımda bırakarak..
demiştim ya 'eskiden kalma herşey saçma bir güven veriyor insana' diye..
saçmaymış evet..nedensizmiş..
'bıraksaydım da öyle kalsaydı' dedirten..
el değmeden..
acıtmadan,incitmeden..
güvenmek bu zamanda böyle zorken..eskiden kalma herşey neden bunca güven verir ki insana?
saçma evet..yanılgılardan ibaret..çünkü 'değişim kaçınılmazdır!'

üzerimde yara izi gibi taşıyacağım bir iz olarak kalmasın yeter diyorum..
tek isteğim ardıma dönüp baktığımda 'iyi'hatırlamak..
**
Geldiiik geldiik:) Akçay!:) saat 18:30
açıkcası tam olarak nereye geleceğimizi bilmiyorduk babam hariç. öğrenmek de istemedik..süpriz olsun:P
yalnız bu ne kalabalık!
**
saat 20:00 ve biz hala düzgün bir yer bulamadık!..ümidimi kesmek üzereyim..başka bir istikamet düşünelim dedik tüm kıyı şeridi doluymuş!
**
saat 21:30'du ve ben en son "kısmetimizde neresi var çok merak ediyorum" sayıklayıp arka koltuğa devrildiğimi hatırlıyorum..
veeee bulduk:)) tabi şu an saat 23:00 kaç saattir kafamıza göre bir yer arıyoruz bilmiyorum..
Allah büyüktür..Karşımıza çıkardıkları insanlara bak:)çok sevdim onları.
umarım burası böyle yüreği cıvıldayan yüzü aydınlık insanlarla doludur:)

eee kul sıkışmayınca hızır yetişmezmiş hesabı oldu tam bizimkisi..
babam son kez etrafı kolaçan etmeye çıkmıştı en son.
.nerdeyse bütün emlakçıları gezdik..
burada yani Balıkesir Akçay'da kiralık apartları vs emlakçılar aracılığı ile buluyormuş insanlar..
başka türlüsü çok zormuş,herkes emlakçılarla anlaşmalı..ve emlakçılar da her iki taraftan komisyon alıyormuş..yalnız bizimle yaklaşık 3 saat yer arayan emlakçımız hiç bir ücret talep etmediği gibi yer bulamadığımıza da öyle üzüldü ki evine davet etti, o kadar yani..başka yerde olsa diyorum mümkün değil..Allah razı olsun..
derken Karşımıza İsmail Amca ve eşini çıkardı Rabbim :)
site içinde harika bir evleri var daha doğrusu yazlık diyelim öyle kullanıyorlarmış ve ilk kez bize kiralıyorlar dubleks,koccamaaan bir balkon ve kocamaaaan bir teras:))
Zaten bana tatil yeri dedin mi önce balkon:)
evde yok yok..
tv var diye üzülmüştüm ama çalışmıyor!!=))yaşasın kafa dinliycez:P
Eşyaları yukarı taşıdık odama bayıldım..
balkon püfür püfür esiyor..yani bizim oralarda kavrulmuyor muyduk nereye geldik biz burası Ege değil mi:P
umarım böyle devam eder:)
sanırım yorgunum hem de çok bugünlük notlarım bu kadar:)
sevgili notçuklarım gidince sizi bloguma kaydetmeyi aklımdan geçiriyorum ama du bakalım onu iyice dünlük yapma çabasındayım:) --dedim ve yazdımm:P-

kendimi esintilerin arasında deriiin bir uykuya bırakıyorum iyot kokulu bir sabahta buluşmak üzre;)


-Ebr-i Nisan-
28.07.2010

-----
*bir Feridun Düzağaç şarkısıdır
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...



Counters
Free Web Counter