Perşembe, Nisan 14

Maydanoz Demetinde Dünya



Maydanoz ayıkladım az önce, çocukluğumdan beri en sevmediğim iştir halbuki... Çocukken anneme işlerinde yardım etmek istediğimi söylediğimde sıklıkla yeni alınmış birkaç demet maydanoz poşetini koyardı önüme; bunları ayıklamamın ona en büyük yardım olacağını söylerdi gülümseyerek. Bazen pişman olurdum sorduğuma. Toz almak, pirinç ya da mercimek ayıklamak( o zamanlar pakettekiler bile kocaman taşlar barındırırdı:)), peşim sıra o zaman bana göre fazlaca ağır olan elektrik süpürgesini sürüklemek daha cazip gelirdi, hatta izin çıksa da herkesin deli gibi sevdiği ütü yapma! işini üstlenebilseydim! (: Soğan bile doğrayabilirdim, ağlayarak... Ama maydanoz sabır ölçücü bir işti. Çocuktum ve sabrım bir elimin parmakları kadardı. Ve ben genellikle maydanoz poşetinin tamamını ayıklamadan bir yolunu bulur kaçardım mutfaktan. Şimdi düşünüyordum da, o zamanlardan ayıklansaydı bi'şeyler bugün bu sıkıntıları yaşamazmışız gibi geliyor... Arkamdan ağlayan ekmek ve yemekler gibi, ardımda gözü yaşlı maydanoz demetleri bırakmış gibi hissediyorum.
Bugün oturdum ve baştan aldım her şeyi. Geride kalan yarım demetlerin acısını çıkarmak için manav reyonlarındaki tüm demetleri ayıklayabilirdim. Elimdeki poşetlerle yetinmek zorunda kalarak bir kısmı az da olsa sulanmış ve aralarına biraz ısırgan biraz da ne olduğunu çözemediğim bir tür ot karışmış demetleri büyük bir keyifle ayıkladım, saplarını uzun bırakarak. Isırgan otları elimi daladı biraz, ama tüm demeti diğer otlardan kısa sürede temizlemeyi başardım. İçim bir rahatladı, derin bir nefes aldım, sanki dünyayı kurtardım! Ayırdığım her yabani otta dünyayı ayıklar gibi hissettim biraz. Zamanında herkesin amağn bana nesi dediği herşey önüme serilmiş gibi düşündüm biraz. Keşke dedim sonra, keşke dünya da böyle ayıklansaydı. Ayrık otlarından ısırganlarından ne olduğu belirsizlerden ayrılsaydı, sonra toplanan tüm o işe yaramazlar başka bir poşete tıkılsa ve üzerine iki kez düğüm atılsaydı, kendi hallerinde çürümeye bırakılsaydı hepsi...


Gecenin bir yarısı şimdi. Vecihi bile uykuda. Dışardaki yavru köpeğin sesi çıkmadı bugün hiç. Dün kavga eden iki iri köpeği ayırmak için avazı çıktığı kadar olduğu yerden havlıyordu oysa, çocuklarla oynuyordu. Güneş bulutların arasından çıkıp da yüzüne düşünce mutluluktan kendi etrafında döne döne zıplıyordu. Pencerenin kenarından sevmiştik onu, yarın bir tabak dolusu yemek verelim demiştik... Bugün yok oldu.

Düşünüyorum da tam tersine dönüyor dünya. Gitmesi gerekenler, zararlılar ve ne olduğu belirsiz olanlar yerini hep iyilere veriyor. Toprağa cılız bir kökle bağlanmışlar gibi tıpkı.. Diğerlerine benzemiyorlar. Kötülükten beslenenlere, birilerinin sırtından geçinenlere, pis vantuzlarıyla bırakmamasıya yapışıp kan emenlere, ilik kemik sömürenlere benzemezlerdi elbet. Bunca sıkı tutunmuşken dünyaya ve bu denli dünyalık olmuşken kolayca gitmeleri de elbet mümkün değildi...

Yarın hava açık mı olacak bilemedim. Gökyüzünde yıldızlar belirginse ertesi gün hava güzel olur denirdi eskiden, şimdilerde tutmuyor bu tahmin... Yıldızlar yakın hava kararsız, küçük köpek sessizliğini de bırakıp gitmiş...

Ayıkladığım maydanozları bir buzdolabı poşetine koyup dolaba yerleştiriyorum. Kapağını kapattığım dolabın ardında kalıyor yeniden ayrık otlarıyla birbirine karışmış ayıklanamaz dünya...

13.04.2016
00:30 | Dünya

Pazar, Nisan 3

Bahçemde Yeşeren Umutlar!


Sonu kötü biten hikayelerden korkuyorum. Buna benzer bir şeyi geçenlerde bir arkadaşımın dilinden de duymuştum; "baktım ki kitaptaki karakterlerin başına gelmeyen kalmıyor kapatıyorum, orda bırakıyorum o kitabı" demişti. Çünkü korkuyoruz artık, dalgaya aldığımız eski Türk filmlerini işte böyle özletirler bize diyoruz. Sonu güzel biten kitaplara açıyoruz kollarımızı, sonunda herkes için "mutlu mesut yaşamışlar" desinler diye geçiyor içimizden. Dünya bu kadar hastayken, iyileşeceğinin umudunu içimize eken kitaplar okumak, aydınlık günler vaadeden filmler izlemek istiyoruz.
Ve ben her seferinde elime aynı ismin kitabını alıyorum böyle zamanlarda. Beni hayal kırıklığına uğratmayacağını biliyorum, başlarına ne gelirse gelsin kahramanların, sonu güzel bitecek hikayenin diyor her seferinde yazar. Kalbime umudu, heyecanı ve sabrı ekiyor. Debbie Macomber, bunu bana her kitabında yapıyor.

Kimine göre popüler kültüre hizmet eden yazarlardan biri olarak görülse de bende Macomber umuda hizmet eden isimlerin başında geliyor. Kafamdaki karışıklıkları toplayıp, dünyanın dağınıklığına çekidüzen veriyorum biraz zihnimde, içinden çıkılır gibi gelmiyor aksi takdirde.

Elime defalarca aldım bu kitabı. Ama içimdeki mumun alevi hiç bu kadar cılızlaşmamıştı demek ki ve her kitabın zamanı olduğuna inandığım gibi onun zamanı da yeni gelmişti.

Bahçemde Yeşeren Umutlar, yine Martı Yayınları'ndan çıkan Küçük Mucizeler Dükkanı ile başlayan serinin üçüncü kitabı. Önceki iki kitapla sonuna kadar bağ kuramayan hikaye size sonunda güzel bir sürpriz yapıyor.
Tanıdık bir yolculuğa çıkıyorum, başladığım andan itibaren. Annesi hızla hafızasını kaybeden Susannah'ın yaşadıklarıyla annemi bi kez daha çok iyi anlıyorum.
Yakın zamanı hatırlama yetisini giderek kaybeden bir insanın yaşadıklarına yakından tanık oluyorsunuz bu hikayede. Anneannemin nasıl hissettiğini içimde yoklamaya çalışırken devamlı, bu kitapla karşılaşmam bir tevafuğa dönüşüveriyor. Bana hayatının büyük kısmını unutan bir insanın nasıl hissettiğini anlatıyor hem, hem de onun en yakınlarının gözünden bu durum nasıl karşılanabilir sorusunu cevaplıyor biraz. Biraz anneannem biraz annem oluyorum, kendime dönüyorum sonra.

Hayatta herşey insanlar için. Aynı ritimde gitmiyor hiçbir şey, aynı zaman diliminde insan hayatının en verimli ve güzel dönemini geçirirken bir yandan da telafisi olmayan zor bir yolu da göğüsleyebiliyor. Yaşamak tam olarak, "işte ben buyum" diyor...

Bahçemde Yeşeren Umutlar'ın ana karakteri Susannah, babasını kaybettikten sonra yalnız kalan annesinin hayatında bir şeylerin ters gittiğini farketmesinin ardından, annesi Vivian'ın yanına doğru yola çıkar. Mutlu bir evliliği, anlayışlı ve onu seven bir kocası ve iki çocuğu olan Susannah, geçmişinde bıraktığı ancak son zamanlarda yeniden aklını kurcalayan bir sorunun yanıtını bulmak için de dönmüştür ailesinin olduğu yere. Zor günler onu bekliyordur.

Kadınların yaşadığı zorlukları ve bunlarla başa çıkabilme kabiliyetini de en iyi şekilde anlatan yazarlardan biri olan Debbie Macomber, hem Susannah'ın hem Vivian'in hem de Carolyn'in yaşadıklarıyla bunu bu kitabında da bir kez daha kanıtlıyor.

Bir kitabın içinde, bir filmde, oturduğunuz apartmanda ya da yaşadığınız şehirde herhangi bir yerde başına ne gelirse gelsin, o durumun üstesinden başarıyla gelip kendi ayakları üzerinde duran kadınları, insanları daha doğrusu alkışlamak geliyor içimden. Hepsinin hikayesini yazmak ve herkese duyurmak istiyorum tüm kalbimle... Ekranlarda gördüğümüz, insanı aciz gösteren, kötülüğün kazandığına inandırmaya çalışan ve emeksiz haksız kazançları meşrulaştırmaya çalışan yapımların, hayatların karşısına yazının ve gerçek hayatların yumruğunu koyma isteği doğuyor içimde.

İnsan gücünü kendinden alır, vicdanından ve kalbinden toplar bu gücü. İçimizde uyuyanları uyandırıyor Macomber'in yazdıkları. Onu ne zaman okusam ve sonuna gelsem hikayenin; dünyadaki tüm olumsuzlukların karşısına tek başıma durabilecek gücü uyandırıyorum içimde. Bu yüzden önemli benim için sonu güzel biten, sağlam hikayeler ve yazarları...

Dışarda kar yağıyor; mevsim Nisan'ın başı. Okudukça güçleniyor insan, hatırladıkça nerde olursa olsun içini sıcak tutmayı başarabiliyor. Bu yüzden önemli yazılanlar, hikayeler ve yazarları...

Bir kez daha teşekkürler Debbie Macomber!...

03.04.2016 | Dünya'dayız hala.


KİTABI SATIN ALMAK İÇİN TIKLAYIN.





Arka Kapak'tan

Aradan uzun yıllar geçmişti. Bu süre içinde yaralarım iyileşmiş, mutlu bir evliliğim ve iki çocuğum olmuştu. Tüm bunlara bakıldığında her şey yolunda gibi görünüyordu ama iç dünyamda hissettiklerim bambaşkaydı…

Eksik kalan bir şeyler, geçmişime dair cevaplanması gereken sorular vardı. Gidilmemiş yollara, gerçekleşmemiş hayallere duyduğum merak sürekli aklımı kurcalıyor, zamanı geri almak ve yarım kalan anıların kapılarını aralamak istiyordum.

Yaşadığımız dünyanın iyi-kötü, acı-tatlı ne çok sürprizle dolu olduğunu anlatan, şaşırtıcı olduğu kadar etkileyici bir roman. Debbie Macomber, küçük Mucizeler Dükkânı ve Bir Yumak Mutluluk’tan sonra yeni kitabı Bahçemde Yeşeren Umutlar ile seriye bambaşka bir lezzet katıyor.





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...



Counters
Free Web Counter