Çarşamba, Mart 30

Hayat ! sen çok güzelsin !



Hayat sen güzelsin! Ne güzelsin!
Pat diye girerim lafa ben :)
Seni küstürmüyorum seni üzmüyorum değil mi:) Sen hep varsın caanım blog :)
Sıdıka vardı hatırlar mısın; onun günlükleri nasılsa sen de öylesin :)

Bugün yine içimden geldiği gibi devireceğim cümleleri..
Bir, iki, üç.. Saymaya gerek yok :) Paat! paat! pat! (:

Güneşliğini sıyırdım penceremin.. Işıkları söndürdüm.. Sokağın ışıkları yüzünü değdirdi yerlere..
Ben turuncu battaniyemin üzerinde sana yazıyorum..
Sadece 'sana'..

Evlerden desen desen ışık taşıyor.. Evlerden hayat taşıyor.. Evlerden umut..
Bir güzellik hizasında Aşk'ın bakışı.. Ki aşk en güzel bakışıdır hayatın; bunu şimdi 'en güzel' biliyorum..

İyi ki' ler harcıyorum durmadan.. İyi ki' ler üretiyorum sonra..
Beklemek ne güzelmiş diyorum.. Izdırabında aşkın beklemek nasıl güzelmiş..
Beklediğine kavuşmak ardından.. 'Hiç gelmeyecekler'i silmek adından..
'O' diyen sesin varlığını duymak..Görmek.. Bilmek..  'O' !..

Ah min'el aşk!

Kaybettiğim bir hazineyi bulmuş gibi insan, eline balonlar tutuşturulmuş gibi çocuk şimdi ruhum..
Renklerin içinde alaz alaz, 'öz'ce bir dili öğreniyorum..
'Ben'siz kalıp 'sen' i giyiniyorum.. Bir bilsen nasıl telaşlanıyordum soyunurken kendimden.. Nasıl heyecanlı.. Nasıl çocuk..
Hiç görmediğim renkleri varmış dünyanın.. Dünyada cennet bu olmalı diyorum!

'Neden'lerine bakmadan geçmeliydim yürüdüğüm yolları..
Her neden 'sen'dendir diyebilmeliydim..
Diyemedim zaman zaman, ama sen bana nasıl bir güzellik bahşettin..!
Şükrümü hangi uzaklığa ulasam yetişemez sesim biliyorum.. Duam yetmez.. Ama bitmez dilimde şükranım..
Dilimde zikrini yer etmiş bir mâbet var artık..

Bana bunları yazdırana binlerce kez şükrolsun..Aşk'ı kalbime koyana.. Onu bana aratana, buldurana ardından!..

İçimden, elimden, yüzümden, gözümden mutluluk taşıyor..
Taşıyorum her hâlimden..
Dışarda nasıl güler yüzlü bir bahar var..
Kötü olan hiç bir şeye değmiyor yüreğim şimdi..
Herşeyin bir anlamı olmalıydı tabii diye yaşıyorum..
Her şeyin bir anlamı var..

Aşk hangi kalbin içinde bulunursa yaşayanın payına tarifi imkansız sözcükler bırakıyor.. Dilime yetişenlerden bir demet yapıyorum.. Ama bir bilsen sustuklarım neleri taşıyor..

Bugün, diyorum Sıdıka'nın günlüğüne de yazdığı gibi 'kötü olan herşeyi kendisiyle başbaşa bırakıyorum.. Çünkü dışarda bahar var- içimde bahar- .. ve yarın yine olacak'.. (:


saat: 02:00
-Ebr-i Nisan-

Çarşamba, Mart 16

Hayal Bilgisi Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi

..bir keşfin mucizevi dokunuşuyla başlıyor öykü..Hayal Bilgisi ilk adımını Huzur'la atıyor..


Hayal Bilgisi, bir yılı aşkın süredir bir arada olan ekibimizin ürünlerinden bir başkası…

Edebiyat heyecan ve özlemiyle bir araya gelen her ekip, çabalarının dışa vurumu olarak ya bir dergi doğurur, ya bir internet sitesi…

Bir facebook sayfası ile Hayal Bilgisi ilk kez tanıştı takipçileriyle. Bu sayfada, her gecenin bir şair konuğu vardı ve gece boyunca konuğumuz hakkında bilgiler veriliyor, eserlerinden bölümler paylaşılıyordu. Böylece, şairimizi tanımayanlar biraz olsun tanımış, tanıyanlar ise, paylaşılan eserler üzerine sohbet etmiş, fikirlerini paylaşma imkanına kavuşmuş oluyordu. Aynı zamanda güncel konuları da ele alıp kendimizi ve yazdıklarımızı hayatın gerçekliğiyle denk tutmaya uğraşıyorduk.

Sonraki süreçte, takipçilerimizin yazılarını taşımak istedik sayfamıza ve her gece bir resim ya da fotoğraf paylaşarak, bu resimleri/fotoğrafları bir şiir, öykü ya da söz ile en iyi yorumlayan takipçilerimize kitaplar, dergiler hediye ettik.
İlerleyen zamanlarda, ekibimiz daha da genişledi ve ilk kitabımızı sayfanın adıyla yayınladık. Mehdi Akan’ın Hayal Bilgisi adlı şiir kitabı, Haziran 2010’da, İstanbul’da, 600 adet basıldı. Bu kitabı, arzu eden tüm dostlarımıza, posta yoluyla hediye olarak gönderdik.

İkinci kitap çalışmamız, yine ekibimizde yer alan Gülşen Çağan’ın, Ay Sevdası adlı şiir kitabı oldu. Ay Sevdası, Kasım 2010’da İstanbul’da, 1000 adet basıldı.

Bir kitap kampanyası yaparak, Van Erciş’te bir köyümüze, 500 kitap ile kapılarını açan bir kütüphane kurduk.

Şu anda, Van’da, çalışmalarımızı daha rahat gerçekleştirebilmek için bir kitapçı açmanın telaşı içerisindeyiz. Hazırlayacağımız mekanda, şimdiden bir araya getirdiğimiz 700 kadar kitabı yöre halkının hizmetine sunacağız ve bir kütüphane sistemi dahilinde, isteyen, istediği kitabı alıp okuyabilecek. Ayrıca, haftalık olarak, okuma günleri gerçekleştireceğiz. Bunun yanında, Hayal Bilgisi’ni bir yayıncı kimliği ile kurumsallaştırdıktan sonra, halihazırda yayınlanmayı bekleyen bir dizi kitabı yayına alacağız ve Hayal Bilgisi şiir/öykü yarışmalarını başlatacağız.

Bu dergi, esasında daha büyük bir projenin öncülü mahiyetinde… Toplamda 12 sayı basıldıktan sonra, kendi kendini kapatacak bir derginin hazırlıkları içerisindeyiz. Her sayı için farklı bir etkinlik planlıyoruz. Bir köye kütüphane kurmak, ulusal çapta bir şiir ve öykü yarışması düzenlemek, Van’da, bir şairler/yazarlar buluşması düzenlemek, bu etkinliklerden şu ana dek fikri altyapısı oluşturulanlar… Dergiyi içerik olarak, yalnızca şiir, öykü ve deneme ile sınırlandırarak, edebiyat dergilerini can sıkıcı bir hale bürüyen gereksiz tartışma ve incelemelerden uzak tutmaya çalışacağız. Bunun yanısıra, dergilerin, ünlü şairlerle/yazarlarla söyleşi yapma hırslarına bir tepki olarak, her sayıda, ‘ünsüz’ bir vatandaşımız ile 20 soruluk, kısa cevaplı söyleşiler gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Korsan kitap satan bir genç, bir ayakkabı boyacısı, bir sahaf, bir gazete dağıtıcısı, bir tinerci, bir ev hanımı dergimize konuk olabilecek mesela.

Tüm gelirini, yukarıda sözünü ettiğimiz etkinliklere aktaracağımız dergi için, uzun süreli bir hazırlık yapmak gerektiğini düşündük. Bu nedenle, hazırlıklarımızı tamamlayıncaya dek, elinizdeki dergiyi aylık olarak çıkaracağız. Böylece, karşılaşabileceğimiz zorlukları, önceden bilecek ve bir hareket planı belirleyeceğiz. Bu dergiyi, çok yakında çıkaracağımız derginin, internet jargonuyla, bir ‘beta yayını’ olarak tanımlayabiliriz.

Hiç şüphesiz, edebiyatı ‘araç’ olarak gören bir ekibiz. İnsanlara ulaşabilmek, onlara, hissettiklerimizi hissettirebilmek niyetindeyiz. Rengi, dili, dini, ideolojisi ne olursa olsun, birey ve toplum olarak insanı önemsiyoruz. Bizler emeğin birleştiriciliğine çok inanarak, içinde var oluğumuz topluma kendimizi sorumlu hissediyor, dile getirmeye çalıştıklarımızla, esasında, problem tanımları yapmaya azmediyor ve aynı inançla çözümler üzerinde duruyoruz. Bu amaçla, yayınlayacağımız tüm sayılarda, bir kapak konusu belirleyecek ve bu konu etrafında zorlayacağız zihinlerimizi. Siz takipçilerimize de bizden emeğinizi esirgemeyin diyoruz.

İlk sayımızın konusu: HUZUR!

‘Huzur nedir; nasıl elde edilir?’ sorusuna bir cevap olarak kaleme aldık eserlerimizi. Beklenildiği üzere, huzurdan ziyade, huzursuzluk ekseninde kağıda düştü cümleler. Aslında ne kadar da huzursuz olduğumuzu gördük. Naçizane fikirlerimizle kendi huzur arayışlarımızı paylaştık sizlerle.
Mutlaka size hitap eden bir yazı ve yazar ile tanışacağınızı umut ediyoruz.

Dergimizin ilk sayısından edinmek ve fikirlerinizi paylaşmak, ayrıca eser gönderimi ile ilgili konular için:
hayalbilgisi@windowslive.com
http://facebook.com/hayalbilgisi

-Ebr-i Nisan-

Pazartesi, Mart 14

'Canına Yandığımın Dünyası'..

Yeniden Merhaba Hayat Güzeldir;)
Hasret sona mı ersin, ne dersin?? (:
Gerçi sana dokunanlar henüz ellerini üzerinden çekmediler diğer arkadaşların gibi; lakin biz ne yapıyoruz; inatla hergün bir şekilde görüşüyoruz:)
Artık bilmediğimiz bir şey kalmadı sanırım, DNS ayarı değiştirmeee ( ki sorsalar DNS nedir diye hala bilmem:)) ), sonracığıma binbir türlü programlar indirip ulaşmaa, en çok da Ip havuzundan sızma var:)
Genelde denk geliyorum bir bakıyorum; aa açılıyorsun.
Arada bir de sana erişim engellendi diyor bir densiz,neyse diyorum bekleriz,nasılsa sızarım havuzdan..
Gerçi bugün güzel bir haber aldım ki artık erişim engeli son bulacakmış!:))4-5 güne kadar inşallah;)

Derken uzattım yine ve diyorum yeniden merhaba:)
Çok özledim! :)
***
Biliyor musun caanım blog bize olan olmuş!
Bugün gazetelerdeki haberlere bakıyorum; durumlar malum..Çok fena, hem de çok..
Nükleer santrallerle ilgili bir haberdeyim sonra altındaki yorumları okurken gözlerim dışarı fırlamak üzereydi mi deseeem, beynim uyuştu mu deseem bilemedim!
Milletcek tecrübe etmediğimiz şeyler hakkında çok güzel atıp tutuyoruz diycem ama edilmemiş bi'şey de değil!
Söylenenlerden bir "bana bişey olmaz" halleri akıyor ki sorma!
Kesin sen de inanamadın, kesin!
"Bize bi'şey olmaz" diye rahat rahat haberlere yorum yazan arkadaşların gözüne bir yerlerden çarpar mı bu satırlar bilmiyorum ama demek isterim ki; "size daha ne olsun! size olanlar olmuş zaten! geçmiş olsun!!!"

Adamlar nükleere karşıyız diyor birileri de altına geçip "oolduu taş devrinde yaşayalım isterseniz bir de.teknoloji bu boru mu elbet getirisi kadar götürüsü de olacak." yazıyor!
Yok 'ben internetimden vageçmem, enerjimden tasarruf edemem', 'ne güzel işte kesintisiz enerji', yok 'amma dünyayı önemsiyorsunuz ne olmuş napalım olacaksa olur', 'bu greenpeace de kafayı nükleerle bozdu,radyasyon kaptılar herhal'' ve benzeri bir sürü yorum!
'Biz bi'şey mi yaptık olacak varsa olur' diye bakan insanlar var yahu!
Sen tedbirini alma, olacakları engellemeye kalkma, sık sık gez o deodorantları falan, elektriği suyu bol bol harca, sen sana emanet olana bakma, sonra da kalkıp olacaksa olur de! Olduu! Bu durumda sen bi'şey yapmamış oluryorsun değil mi!

O radyasyon bir sızsa ne olur biliyor musunuz??
Yeşil yeşil yanıp söneriz hepsi bu değil mesele!
Uranyum 'süpürgeyle kovalanan' bir şey değil, böyle camları açıp ülkeyi havalandırınca da çıkmıyor radyasyon dedikleri!
Bilmem farkında mısınız?!
Sonra milletcenek sivilce gibi kanser çıkarmaya başladığımızda "ana!bana bi'şey oldu, vallaha da oldu!" demeyeceğinize kim garanti veriyor? Ne olacak o zaman; tecrübe mi!

Artık hava durumlarındaki abartıya daha temkinli yaklaşıyorum.
Zira gülme tutardı. Bir kar haberi verecekler sanırısınız dünyaya ilk defa kar düşüyor!
"Şok şok şok! pencereden kar geliyor!"
Hiç kar görmedik ya, ne yağıyor diye panik olucaz sanki!
Asıl mühim olan ardından havaların bu denli hızla ısınması.
Hiç hayra alamet mi? Allah muhafaza..
Japonya'nın yaşadıklarını yaşamayacağımıza kim garanti verebilir?

Dünya misafir terlikleriydi bize şairin dediği gibi, lakin emanetti de..unuttuk..
Ona öyle hoyratça bağırıp çağırırken nasıl oluyor da hala güzel bir ses duymayı bekliyoruz tuhaf doğrusu..

Açan çiçeğini görmedik,sevmedik, gördüğümüzde yaşatmadık!
Bu dünyada tek misafir bizler değildik,hiç umursamadık..
Onca hayvan evinden barkından olurken biz daha geniş alanlar diye diye bir yerlere sığamadık!
Bir teknolojiyi keşfettik, insan bazen diyor ki "hay keşfetmez olaydık!",  nasıl kullanacağımızı bilemeden esiri olduk onun da..
Enerji bakanı kalkmış "24 saat kesintisiz enerji " diyor..
Bu açlığın sonu ne olacak diyorum ben de? O sonsuz enerjiyi Hakk'ın rahmetine kavuşunca ne olarak kullanacağız??

Yediğimiz içtiğimiz desek, ne yediğimiz belli değil!
GDO'lar var, şimdi bir de NBŞ(nişasta bazlı şekerler) çıktı, hormondu,ilaçtı zaten vardı..
Biz üretip yemekle kalmıyoruz, hayvanların yemleri daha fena..
Et,süt ,yumurta, yoğurt, peynir falan! unutun..sağlıklıymış peh!
İnekler vs. özgür değil bir kere! hayvancağızlar otlak görmüyor ki! Çiftliklerde sıkış tepiş neredeyse tek ayak üstünde yaşam mücadelesi veriyorlar!
Sular deseniz içler acısı, civa yoğunluğundan balıklar el bombası gibi dolaşıyor!

Hava kirliliğine hiç değinmeye gerek yok!
Neredeyse gökyüzünün rengi değişti!Küresel ısınmaktan bir hal olduk!
Farkında mısınız bilmem; eskiden kutuplar erimeye başladı denmişti, ardından kutuplardaki erime hızlanıyor dendi, sonra kutuplar hızla eriyor, dün okudum 'artık kutuplar çok hızlı eriyor' yazıyordu!
Ve biz bu haberleri duymaya başlayalı çook uzun bir zaman da geçmedi.
Bir haftaya kutuplarda çim çıktı diye okursak şaşırmıycam yani!
Dünya daha nasıl sinyal versin!

Kutup ayıları da renk değiştirip bu tafara doğru yola çıkarlar yakında.
Artık eriyen buzullar kimin payına tsunami olarak döner Allah bilir!
Duydunuz mu bilmiyorum baykuşların rengi değişmiş çoktan.Güneş ışınlarının etkisinden korunmak için koyu kahverengi olmuşlar.
Kuşlar dikkat ettiyseniz artık resmen bağırıyorlar..
Hayvanların ya nesli tükeniyor ya da morfolojileri değişiyor.
Peki ya biz?
Hazırlıklıymışız gibi davranıyoruz ya hala aklım almıyor.
Ya da elle gelen düğün bayram rahatlığı mı bu??

İlerisini düşünmek bile istemiyorum!
Ölmez sağ kalırsak(!), bizi nelerin beklediğini tam anlamıyla tahayyül bile edemeyeceğimizden eminim.
Bugün haberlere baktıysanız görmüşsünüzdür Japonya depreminden sonra 'Dünya'nın ekseni kaymış' durumda! Japonya 2.4 metre Dünya'nın ise 10 cm!
Bu demek oluyor ki artık daha hızlı dönen bir yerkürede 'günler mi kısaldı nedir, hiçbir şeye yetişemiyorum şekerim' dediğimiz zamanları hızla da özlemeye başlayacağız!
Mevsimlerin boyu çekecek ( hoş zaten mevsimlerin adı var), günler, aylar, yıllar hepsinin ömründe değişkenliklerle yüzyüzeyiz!

İlerde -tabi dünya daha fazla dayanamayıp intihar etmezse!- tek mevsimlik zamanlar bile görebilir insanoğlu!
Müzelerde şimdi giyilen kıyafetler sergilenirmiş, düşünsenize..
"Bak yavrum atalarımızın zamanında kış diye bir mevsim varmış; onlar böyle ilginç kıyafetler giyerlermiş, şu uzunumsu kaba aykkabılara bot,çizme falan diyorlar, şu kıllı kıllı şeyler de kürk olmalı." ve benzeri diyaloglar yaşanamaz mı, yaşanabilir!

Yerçekimi bakarsınız ara ara kalkmaya başlar!
Sonracığıma uzaylıların kaçırdığı başbakan Mars'tan bildiriyor gibi haberler çıkar!
Ne bileyim radyasyondan hormonlu bir hal alan börtü böcekle savaş için yeni bir puton bombası geliştirilebilir!
Oksiyen sarraflığı bile çıkabilir!
Evdeki tartışmalar bile değişir!
"- yahu Rükmettin amma çok konuşuyorsun,kapa çeneni be adam! konuştukça höpür höpür oksijen yutuyorsun! babanın oksijeniydi sanki diğmi!!! aaa doydum canıma vallahi doydum!" diyen evin hanımına adam da yine aynı şekilde iyi dileklerde bulunabilir!
"-Bana bak ulan Cezviye, sana mı sorucam yediğim oksijeni, kendine bak sen kendineee! evin iklimini tanınmaz hale getirdin be kadın!kesin senin sülalen delmiştir ozunu da! al senin olsun o ikicik oksijen de; ölüyorum ben!" gibi..

Hırsızlık olaylarında çalınan materyaller de kesin değişir!
"-Sevgili seyirciler gün geçmiyor ki yeni bir hırsızık olayı duymayalım! Geçtiğimiz gece bir apartmana dadanan iki adet hırsız bütün dairelerdeki oksijen tüplerini çalarak sırra kadem bastı!
İnsanlar panik içinde nerde bu devlet diye bağrışıp duruyor! Devletten gelen cevap az önce ellimize ulaştı; yörüngede dönen  başkan "sizin oksijeninize de mi ben sahip çıkayım! ozon delinene kadar nerdeydiniz!"diye vatandaşlara 'uyanık olun biraz sayenizde bu haldeyiz' imalarıyla yine zeytinyağı gibi suyun üzerine çıktı!..
evet sayın seyirciler şimdi sırada diğer haberimiz var...."
..
Dünyada ülkeler arası ilişkilerden hiç bahsetmek istemiyorum!Zira küreyi ısıtıp kurutan en büyük etken onların iletişim (pardon iletememişim) sorunu değil mi??
Birbirini yerken üretilen onca kimyasal bir gün başımıza iş açacaktı tabii..'Dünyanın bütün hısım akrabasını ağlattınız! Dünya da sizi ağlatmasın' uyarılarına kimse kulak asmadı! İlle de enerji dediniz!
Şimdi o enerjiyle oksijen üretin bakalım, sonra zehirsiz besin üretin! Temiz hava sahası, su sahası üretin!
Tsunamiye dayanıklı binalar üretin, alemin akıllısı sizsiniz!
Tebrikler!
Biz öylesine konuşuyoruz zaten siz yine arı vızıltısı sanın!
Burası böyle daha güzel diye elbirliğiyle ağlattığınız dünyaya bir de şimdi bakın!

Ah canına yandığımın dünyası..Ah sevgili misafir terliklerimiz..
Sen de emanettin bize değil mi!
Sahi biz hangi emanete sahip çıkabildik ki???!

-Ebr-i Nisan-

Salı, Mart 1

BLOGUMA DOKUNMA !!!!!


Yarın sabah kalktığınızda yahut birkaç saat sonra baktığınızda blogunuz yerinde olmayabilir arkadaşlar!
Digitürk maçlarının blogspot uzantılı bazı bloglardan yayınlanması dolayısıyla 'blogspot'a kapatma kararı gelmiş bulunuyor!

Bu blogların teespit edilip ayıklanması yerine kökten hepsini kapatmak gibi YİNE bir kolaycılığa kaçan zihniyeti KINIYORUM!
Emek kimisine bu kadar ucuz görünen bir şey!!

O kadar sinirliyim ki şu anda, hadi benim bir yıllık geçmişim var senelerin emeğini veren insanlar var burda inanılır şey değil!!
Susuyorum müsadenizle yoksa dilim pek hayırlı konuşmayacak!

Haberdar olun dostlar,blogunuzu ayarlar->dışa aktar'dan kaydetmeyi unutmayın!
tasarım sayfa öğeleri html'i düzenle tam şablonu indir'i de..

ve bir de ;



bu sayfada toplanıyor tüm bloggerlar bilginize demek istedim...

umarım yine görüşeceğiz..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...



Counters
Free Web Counter