Salı, Temmuz 27

yoLLar çeker uzak..


Baktığınız kişiye bir müddet ulaşılamayacaktır..
Ramazan'da tekrar deneyiniz..

Biraz şehrini özlemeye, özlemini çektiği kıyılara doğru yola koyuldu..
bir cam kenarı yolculuğuna emanet ederek kendini..

şimdi'yi düne devredip, dünde kalanları sevmeye
varlığında duyamadıklarını yokluğunda bulmaya..


Uzaklaştıkça yakınlaşmak umuduyla..

sağlıcakla..

-Ebr-i Nisan-

Pazartesi, Temmuz 26

Farkında oLduğum kadar zenginiM !



1-Avsa adasinda üç daire, dört üçgen, bes dikdörtgen 



2-Gökyüzünde bi bulut 



3-Bitlis'te beş minare 



4-Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili 



5-Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı 



6-Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü 



7-Palandökende bir palan, iki döken 



8-Kastamonu'da üç kasto 



9-Üç fay hattı 



10-Bir çarsamba, iki persembe, üç cuma 


Cuma, Temmuz 23

DostLaR ! Ruhun C VitaminLeRi..! :)

Dostlar ruhun C vitaminleri ! :)
 ayrıca sakinleştirici etki  göstermekte de dualardan sonra üstlerine yoktur:)
öyle ki evin içinde haber izleyip,durmadan artan gerliminizi börtü böcekten,buzdolabından evde işe yaramayan kumaş parçalarından ve temizlik malzemelerinden çıkarmaya çabalarken birden karşınıza çıkıp ortalığa dağılmış olan sinir tellerinizi toparlayıveriyorlar..  

aynen dün akşama doğru olduğu gibi..:)
sabah karıştırdığım haber siteleri yine kafamı karıştırdıktan sonra beynimde toplanan  kanı vücudumun diğer organlarına da dağıtmak için 'ya sabur' çekerek odamın camını açıp elime aldığım kitabın içine dalmaya çabayıp durdum..
işe yaramadı..baktım yemek saatine birşey kalmamış, bilgisayarın ekranını kaldırdım ,her zaman olduğu gibi yine karşıma ilk olarak msn sayfası çıktı hadi dedim bu sefer oturum açayım hatırın kalmasın!.
açmamla karşıma 10 yıllık dostumun çıkması bir oldu:) ki msn'de karşılaşma ihtimalimiz yıldan yıla:)
görüşmemiz bu ihtimalden daha evvel gerçekleşiyor çok şükür araya yolar dahil olsa da:)

neyse bir de burda olduğunu öğrendim yüzümdeki gülümseme daha geniş bir alana yayıldı:))
-kendisi Bursa'da hemşiredir:)-
..
ve bugün, içinde bulunduğum ev hali modundan kurtulmuş,2 gündür sıcaktan boyun kavrulmasına karşı tepemde topladığım saçlarıma özgürlüklerini vermiş ruhu cıvıldar halde sıcak ama güzel havayla yola çıktım:)
karşılaştığımızda bu sıcakta bu kadar sarıldığımızı gören insanlar "yıllardır görmediği kardeşine bugün kavuştu" nazarıyla baksa da özlem başka birşey azizim! :P

sonrasında yürür adım sohbete daldık.
 havanın ne kadar sıcak olduğuna ve "aslında bir yere otursak iyi olacak fikrine"
kaynama noktasına ulaşmadan önce vardık:))
lakin bir yer bulup oturana kadar %70'i su olan vücudumuzdan çok şey kaybettik:)

"aa eda sen bolera arıyordun bak buraya bakalım" dedim- ilk engel:P-

ben ne zaman bir arkadaşım adına bir şey bakmaya girsem elimde poşetle çıkan yine ben olurum nasıl iş hala çözemedim doğrusu..:P
tabi ki eda aradığını bulamadı ama ben aramadığım ne varsa buldum..!hayretim yaniih..!

3.90 na indi badiler sesi duymuştum en son..
birde mor ve mavi renk üzerine kaydedilen hastalığımın seyrinde artma gözlendiği için elimde 2 adet üstle çıktım..
güzeller ama canım:P hem kardayım da:))
üzerlerine fikirlerimi deneme konusunda da iyi birer denekler:))

bunları ucuza getirdik dedim, paramın 2/5'iyle de kitaplara bakmayı aklıma koydum..:)
-istikamet üzerindeki 2.engel:P-

bundan henüz haberi olmayan edam serin ve havadar olarak karar kıldığımız hıfzı veldet çay bahçesi'ne doğru emin adımlarla ilerliyordu..
ta ki sahafımın önünden geçene dek:)
içeri ne zaman daldım bilmiyorum ama mavi ve mor bile benim gözlerimi bu kadar döndüremez sanırım:)
'Bir gün bundan daha da büyük bir sahafım olacak' hayaline daldım bir ara..

zaten 2'cik hayalim var: minik şirin sıcak ve pastel renklerle orjinal aksesuarlarla bezenmiş bir cafe 
ve bir sahaf diyordum bir ara artık ikisi bir arada diye düşünüyorum iç içe süper,Rabbim kısmet eder inşallah:))

lakin bütün kitapları alamayacağıma göre elimde 'Leyla' ve Nietzsche'nin merak ettiğim kitaplarından 'Böyle Buyurdu Zerdüşt ile çıktık..

acaba inançlı bir nietzsche olunabilir mi!??..

derken derkeeen geldik çok şükür..
off oturduk ama vücudumuzdan kaybedilen su üzerimizden akıyor..
sıcakk 31 dereceymiş peh!..
herhalde dedik derece bozuk!..
 bu sıcakta 2 de çay söyledik:) baya serinledik..!
bu çayda bir şey var yaz kış ne iş!..:)
 tam acaba meyve suyu ya da soda mı içsem derken yine çaya çark etme durumu yahut kahveye..
sıcakkanlı insanlarız ondan mı ki:P..

 Eda anlattı ben dinledim,ben anlattım o dinledi..sonra baktım arka masadaki amcalar da dinliyor:))
bu arada eda bursa da çocuk hastanesinde hemşire ve ben işini bu kadar seven ve bu kadar azimle çalışan başka bir hemşire daha görmedim:) canım arkadaşım benim o çocukların iyileşip taburcu olduklarından bahsederken gözlerinin içi gülüyor resmen..:)
meslek aşkı böyle bir şey azizim..:)
darısı başıma..cümlemize ah bi atanaydııım:)))

sonra sayemde ülkeyi kurtarmaya giriştik:)her zaman olduğu gibi..
bizde yoktur öyle bırak öyle kalsın halleri..
bıraksalar neler yapacağız da:))
işte..:P ama bizden çook iyi bir muhalefet olur o kesin bir kere çözüm önerilerimizle geliyoruz ve muhalefet sözcüğünü yanlış algılamıyoruz:)!
..
baktık saat 8' e geliyor giderek güzelleşen Parkımızı turlayalım hem de bu anları ölümsüzleştirelim dedik..
sadece 1kaçı :P      yeşilin de sakinleştici özelliği yadsınamaz:))

eve dönerken tam çıkmıştık duvarın üzerinde bu köpekciği gördük:))
uyukluyordu..
"hadi kalk da bir poz ver ablalarına" dedim aman Yarabbim kalktı:)ve flas!
yerim seni bennn:)

ayrılmak bir o kadar zor ve uzun..sanki hiç ayrılmayacak gibi geliyor insan karşılaştığında..
karşında sevdiğin konuşmadan bile anlayıp anlaştığın biri varsa saatlerin ritmini tutamıyorsun..
sanki yarın tekrar görüşecekmiş gibi bir vedalaşma oldu bizimkisi yine:)
umarım en kısa zamanda tekrar görüşebilmek dileğiyle..
sanıyorum bu sefer sıra bende..:P

biliyorum Edam sen bu satırları okuyamayacaksın:)..ya da okursan bu ne zaman olur bilmiyorum..
umarım adresi doğru vermişimdir bu sefer:))

eve geldiğmde dolup taşan enerjim annemin de pek işine yaradı yarım saatte yemek yapıp sofra hazırlamak hergünümün harcı değil durup dururken :)
o da sana teşekkürlerini sunar Can Dostum..
Bursa'ya sevgiler..;)
sağlıcakla telapatiye devam;) :P




..
ne konuşmuşum yahu çenem baya bir düşmüş:)
sevgili blog seni arada dünlük olarak da kullanabilirim;)sağol:P

-Ebr-i Nisan-

Çarşamba, Temmuz 21

acının cahili kalmak...



Acının cahili kalmak güzel olur muydu gerçekten???*
gerçekten..
....


* İclal Aydın

Salı, Temmuz 20

"Evleniyoruz; verdiğimiz rahatsızlıktan ötürü affınıza sığınıyoruz" :) :P



Mevsim yaz..
Bu mevsim de herkesin evlenesi gelmiş bir durum söz konusu her yerde ama her yerde =)
tabi canım, normal yani insanlar yuva kuracaklar falan..:P
bizde de aylardır düğün koşuşturmaları var; en yakındakini pazar günü atlattık..

düğünler küçükken deli gibi koşturup durduğumuz,düğün salonlarına gönderilen çelenklerden görünmeden çarptığımız çiçeklerle buketler oluşturup "baaak benim buketim daha büyük oldu, seninkiler ölmüş bile" gibi cümleler devirdiğimiz, oynamayı o zamanlar bildiğimiz:)-kendi adıma konuşursam:P-,kimin için giyinip kuşanmış olduğumuz bizce çok önemli olmasa da, en sevdiğimiz hatta yeni alınmış kıyafetleri bir heyecan üzerimizde taşıdığımız..vs..günlerdi..

o zamanlar pek heyecanlı geçerdi..her şeyin tadını çıkarabilecek, en fazla boyumuz kadar sorumluluğumuzun ve oturaklılığımızın sahibi olduğumuz yaşlardı..
hatırlıyorum da eski düğünlerde hep cam şişede gazoz,kuru pasta ve kuru yemiş ikram edilir; kendi gazozlarımız bitince anne ya da babamızın gazozuna göz dikilir veya ortada sahipsiz dokunulmamış şişeler göze kestirilirdi..
yemekli düğün yok denecek kadar azdı ve davetliler bugün yapılan gösteriş yarışına girmiş düğünlerden daha memnun ayrılırdı o zamanlar..
çocuk gezdirme ya da gelin almalar bu kadar curcunalıve stresli hayatta olmazdı..
babama neden daha sık kornaya basmıyor diye kızdığımı hatırlıyorum konvoylarda:))
bir de amcamın daha ortaokulda olan oğlu evlense de düğünün de gelinlik giysem diye düşünüp dururdum:))henüz yeni evlendi ve benim de gelinlik çağım geçmiş oldu=))
çocukluğun merakları sadeleşerek eskiyor..

şimdi evlenecek olsam ;şayet öyle bir deliliğe imza atsam:P gelinlik giymeyi aklımdan bile geçirmiyorum diyebilirim:)sade, güzel beyaz bir elbise o günün anlamını en güzel şekilde taşıyacaktır..

diyerekten şimdiki zamana geçiş yapmış olursak..
artık düğünleri sevmiyorum:)oynamayı sevmeyip beceremediğim gibi:))
amma illaki insanların kolundan çekiştirip piste atmakla görevli insanlar o düğünde yer aldığından rezil olmamak elde değil!
bir yere kadar el çırpma işlemini sürdürebiliyorsun,
sonra vaziyet istemeyerek oynamaya çabalayan ama daha çok akrobatik hareketler yapıyor gibi gözlemlenen bir insan evladı..
kameramanlar da sağolsun tependen ayrılmaz..
Allah'tan halay çekmeyi az buçuk seviyor olduğumu ve kısmen başarılı olduğumu söylersek ordan yırtıyorum..
**

Pazartesi, Temmuz 19

*Yansıma- soyutLama- SomutLama*





25 yıl evvel Dünya'da doğdu..
7 yaşında tanıştığı harfleri çok sevdi halen onlarla beraber..
okumak onun için nefes almak gibi..
ve içindekileri kelimelerin ağırlıklarına yükleyerek; kendini hafifleten dünlükleri de vazgeçilmezlerinden..
ilkokulun,ortaokulun ve lisenin nasıl geçtiğini idrak edemeden kendini üniversitede buldu..
ayakta durmayı öğrendiği zamanlarda bu döneme tekabül eder..


geçtiğimiz yıllarda ise biyolog diplomasını çekmecesine koydu..


bilimi seviyor,felsefe ve tababetle yakından alakadar..edebiyat vazgeçilmezlerinden..ona kalsa bu alanların hepsinde master yapma düşünde..


hayvanlara karşı ayrı bir sempatisi var..
dünya'da ve ülkesinde olanlara fazla duyarlılık göstermesi ile beliren alerjik ve asabi halini biricik kaplumbağası mümtaz'ın bakışlarında sakinliğin kıyılarına çekiyor..
elma ve kiraz kurtçuklarına kadar hayranlık besleyecek kıvamda sempatisinin dozunu aşmış durumda şu aralar..


bunun haricinde demli çayı..bahar ve yaz mevsimlerinin o meybuz kokulu esintilerini..ailesinin yanı huzurunu..dostlarıyla kurduğu telepatik bağlantıyı..cam kenarı yolculukları..yeni yerleri görmeyi..yeni insanlar keşfetmeyi..camına yaslanmış asmayı ve karşıdan gülümseyen erik ağacını..gökyüzünün rengini..gecenin sabaha yaklaştığı saatleri..güneşin doğuşunu ve batışını..aydınlığı..gecenin üzerine asılı yıldızları..işe yarama hissini..olduğu gibi ve gülünce yüzü bayram yeri olanları çok mu çok seviyor..yanılgılarını da;)
**
süsü püsü abartıyı pek sevmez..
sembollerle uğraşmaya gelemez..
*
80'lerin sonu ve 90'ların başı en sevdiği zamanları barındırıyor..
eskilerin özlenir olması durumunu doğal olarak o günkü değerlerin o günlerde kalmasına bağlıyor..

Onun için eski Türk filmlerinin yerini de hiçbir şey tutmuyor..
hala çizgi filmlere meraklı,içindeki çocuğun onunla öleceğine inanıyor..
demode gönüllünün teki:P
**
şu sıralar ülkesindeki sistemin sınavlarında kendine yer edinmiş ve önünde kuracağı yolu hislerinin ışığına sokularak seçmek derdinde, sorulara cevaplar veriyor..
**
sınavların şimdilik geçmiş olması hafifliğiyle de kendini yine bir cam kenarı yolculuğuna hazırlıyor..
Ruhu göçebe.. ;)


sevgilerle.. 


Ayşe.  19.07.2010

Pazar, Temmuz 18

..'senin türben keLimeLer'..*



"Saçlarından yakalayamıyorsun zamanı, mısraa, şarkıya kalbedemiyorsun. 
Ve sükut medar ormanlarındaki bitkiler gibi büyüdükçe büyüyor.

Senin türben kelimeler. 

Yuvarlanırken tırnaklarını kağıda geçirmek istiyorsun; kağıda, yani ebediyete. 
Zavallı çocuk, bilmiyorsun ki ebediyet sümüklüböceğin izleri kadar aldatıcı..."*

CemiL Meriç

'Biz büyüsek ve duruLsa Dünya..'!


'Biz Büyüdük ve Kirlendi Dünya' yerine
 'Biz Büyüdük ve DuruLdu Dünya demeyi ne çok isterdik..

Cumartesi, Temmuz 17

"Eğitim Şart!" İyi ki şart ! yoksa napardıK !!




İki gündür aynı konuyu tartışıyoruz..
konuşuyoruz konuşuyoruz..
sonra bir bakmışız bir çemberin içinde dönüp duruyoruz..


konu vahim..konu ciddi..
nerden mi çıktı,işte şu şikayet ve cevaptan:













Bu duruma uyan, uymayan, uymaya yeltenen ama aslında kıyısından kurtaran durumların yumağında çözülmeye çalıştıkça düğümlenmiş durumdayız..


birimiz diyoruz ki "yok ben  katılmıyorum..yeni neslin bozulduğu falan yok..eskiden öğrencilerin farklı davranmalarının da öğretmenlerinden kaynaklandığını sanmıyorum ..olsa da çok azdır bunu yansıtan durum..ayrıca verilen para o öğrencileri ancak sınıfta tutmaya yeter..!?"

buna karşılık olarak gözüme batanlar kulağıma çalanlar sesini yükseltiyor..
anlatılanlar geliyor gözümün önüne..
daha 1.sınıfta bilgiye aç çocukların öğretmen masasında uyuklayan öğretmenlerini 'bizi döver' diye uyandırmaya korktuğu kareler..

bu paraya bu kadar olur zihniyetiyle vicdanını bilmem ne yapan öğretmenlerin açın şu sayfaları okuyun sınavda sorumlusunuz cümleleri çalınıyor kulağıma..

sonra durmadan vara yoğa rapor alan..zora gelemeyen..
engelleri aşmasını bilemeyenler geliyor..

ve bunlara karşılık iyi mi, bu insanlar "nesil bozuldu "diyor..!
e de bakalım!
burda haksız mıyız???

sonra duraksıyorum..bir taraftan diyorum ki ben de isterdim etrafımda iyi örnekeler görmek kötü örneklere şahit olmamak..bilmemenin ve henüz karşılaşmamanın rahatlığıyla "yeni nesil bozulmadı" diyebilmeyi isterdim..
bilmek sırtına böyle yük oluyor insanın..
**
buna karşı çıkan öğretmen arkadaşlar..kendini o genellemenin içine atılmış hissedenler..
derken Yılmaz Özdil'in Beyaz Show'daki bir konuşmasına denk geliyorum..

ve Yılmaz Özdil diyor ki:"biz doğuda güneydoğuda açlık çeken çocuklara üzülürken kendi çocuklarımıza bin liralık bin beş yüz liralık cep telefonları veriyoruz,sonra bin beş yüz liralık telefonu cebine koyduğumuz çocuğu ayda bin lira maaş alan 30 gün çalışan öğretmene emanet ediyoruz.!Bu aptallıktır! Telefona verdiği parayı öğretmenine vermeyen millet gerizekalı kalmaya, okulsuz kalmaya mahkumdur!!" e gel de katılma şimdi buna !

ve şöyle devam ediyor Özdil: "vatanını seven varlıklı insanlar elini taşın altına koyarak sürekli kampanya yapıyor..bu kampanyalar yüzünden aslında devlet dediğimiz mekanizma kendi altlarına makam arabaları alarak okulları sizin üstünüze yıktı!..Bari öğretmenleri bizim üzerimize yıkmasın..
Bu ülkenin öğretmenlerine ayda 1000lira maaş vermeye devam edersek biz okul yerine saraylar da yaptırsak o çocuklar beyinsiz kalmaya mahkumdur!..(..)"

şimdi hangi taraftayız..içimde bir ses bu paraya bu kadar olur diyen öğretmenin yanına yanaşıyor sanki biraz biraz..sonra geri çekiliyor..
haksız mı değil..Yılmaz Özdil de kesinlikle haklı..

Gelin suçluyu bulmaya çalışalım..
sizce kim olabilir???


Devlet denen mekanizma,değerleri kendilerince saçma bir ayrımla paylaştırıp bu ayrıma göre de insanları emeklerinin tam tersi istikamette maaşa layık görüyorsa hak verdiğimiz insanların arasındaki dengeler de bozulur tabi..





Perşembe, Temmuz 15

"Tohum toprağa düşünce öLdü denebiLir mi?"



Bütün yolcularını 'hakikat'in çaldığı Dünya..

ya da tam tersi..
aslında Dünya'da bir müddet misafir olanlarız hepimiz..
hani Düş Sokağı Sakinleri'nin tabiriyle 'cennet başlı cehennemde'..


Hakikat'e yolculuk ederiz..
**
Bugün bildiklerimizin eksik kalan yanlarını kapatamama telaşına bulandım..
eksikti işte..ve biz her yolcunun giderken bıraktığı boşluğu hesaplama derdindeydik..
ve "acının yüzölçümü hep dünyanınkinden büyük çıkıyordu"*..
dünyalık hiçbir gidişe benzemiyordu vedası..
bu kadar sessiz,gerisi çaresiz ilerisi sonsuz...
ve geriye hiçbir şeyle kapatamadığımız boşluklar kalıyordu..



bir daha görememe hissi bilmediklerimizin tam da eksik kalan yanıydı hep..


oysa 'hakikat'e 'hiç'likle varılırdı..
ve yolun sonunda En Sevgili'ye kavuşmak vardı..bilmediklerimizin eksik yanı, yanımızda götürdüklerimizin eksik yanına eşitlenince anlardık her zaman; bu kadar hüzün ve alışkanlıların yokluğunun acısını..
**
"her insan ölecek yaşta" der oysa şair ama içimizdeki eksiklikler yankısını hep "her ölüm erken ölüm" diye duyurur..

ve hepsinin de üstünde ne güzel söylemiştir Hz. MevLana oysa :"Tohum toprağa düşünce öldü denebilir mi?"..

--
06.03.2010
*tebdil-i mekan :"acının yüzölüçümü dünyadan çoktur aslında" sezen aksu

Hissi hayaT













'Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi?
Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?
Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?
Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?
Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız? ... 
Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç?
Ve siz onu hiç kokladınız mı?

Salı, Temmuz 6


Yetiştirdiğin gibi insanlar olamadık anne.
"Ayıptır yapma yavrum" dediğin her şeyi yaptık...
Sokakta çamurladığımız ellerimize benzemiyor yüreğimizin karalığı.
Sana gelirken çamurlu ruhumuzu, paspasa silip giriyoruz.
Tünelin ucundaki ışık gibi, hep oradasın,
ne zaman ışığa ihtiyacımız olsa içimizde yanıyorsun.
Sen nasıl yapıyorsun anne ?
İçimizi hep sevgiyle doldurmayı nasıl beceriyorsun ?
Acımasız, vahşi , burnu büyük hayatlarımızı nasıl dizinin dibinde yere sürtüyorsun ?
Sen nasıl sarılıyorsun anne ?
Nerden buldun bunca sevgiyi ?
Bu nasıl, sınırsız, sonsuz, dokunduğunda çarpan sevgidir anne.
Anne kelimelerim yok oluyor gözlerindeki ışıktan,
gözlerin beni görünce nasıl parlıyor anne ?
Biliyorum dünyada yazılmış hiçbir kelime seni tarif edemez,
adadığın ömrün farkında olmayan tüm evlatlar adına ellerinden öpüyorum..**

-----

bu güzel şiiri dizelere getireni keşfedemedim henüz..
bir akşam telefonumun ekranına gelivermesiyle ve içimi inceden sızlatmasıyla buraya taşımaya karar vermem bir oldu..

hani tarifi zor duyguların eşiğini geçmek güç gelir de tökezleyiverir insan..
o durumlarda benim sarıldığım ya bir kitabın kapı ardı ya bir şarkının tınısı olur..
 tıpkı bu şiirde olduğu gibi..

Evde Kitap OkuyuN, Görme Engelli KardeşLerimiz DinLesiN


İzmir'de başlatılan "Kitap Dinleyelim" projesi, görme engellilerin çok sayıda kitabı dinleyebilmesini sağlayacak bir platform oluşturmayı hedefliyor.
Karşıyaka Rotary Kulübünün sosyal sorumluluk projesi olarak başlattığı projeye göre, seslendirilmiş kitaplar "www.kitapdinleyin.com" adresli internet sitesinde toplanıyor.

Sitede yer alan özel program, projeye destek vermek isteyen gönüllülere evlerinde sevdikleri bir kitabı okuyup tüm görme engellilere armağan etme olanağı tanıyor. Kulübün Bilişim Komitesi Başkanı Ufuk Şentürk, 1 ay önce başlattıkları projenin görme engelliler için büyük bir kaynak yaratmayı amaçladığını, sitede kitapların yanı sıra gazete başlıkları, dergiler ve makalelere yer vereceklerini söyledi.

Sitenin geliştirilmesi konusunda sürekli olarak görme engellilerle iletişim içinde olduklarını, onlardan gelen taleplere öncelik verdiklerini ifade eden Şentürk, "Amacımız sitedeki kitap sayısını olabildiğince artırmak, en öncelikli konumuz ise ders kitaplarının tamamlanması. En büyük sıkıntı ilköğretimden üniversite tüm ders kitaplarına kadar mümkün olan en kısa sürede seslendirilmesi" diye konuştu.

Kitap sayısının artırılması için gönüllülere ihtiyaç duyduklarını söyleyen Şentürk, "Sitede yer alan özel bir program aracılığıyla isteyen herkes sesli okuma yapıp bunu görme engellilerle paylaşabiliyor. Görme engelliler için okurken bazı noktalara dikkat edilmesi gerekiyor, kapağın tanıtılması, bölüm ve sayfaların da okunması gibi detaylar var. Okumanın nasıl yapılması gerektiği hakkında da detaylı bilgiye ulaşabiliyorsunuz. Herkesi bu çalışmaya destek olmaya davet ediyoruz." Şentürk, telif hakları konusunu da dikkate aldıklarını belirterek, sitedeki kitaplardan yalnızca görme engellilerin yararlanabilmesi için özel üyelik sistemi oluşturulacağını, üye olmak isteyen görme engellilerin, engelli olduklarına dair raporu siteye göndermelerinin yeterli olacağını kaydetti.

En çok tiyatro oyunu talep ediliyor

Şentürk, görme engellilerle yaptıkları görüşmelerde, ders kitaplarından sonraki en büyük talebin, bir dönem çok rağbet gören, artık sayılı birkaç radyoda yayınlanan radyo tiyatrosu olduğunu belirtti.

Radyo tiyatrolarının gönüllüler tarafından seslendirilmesinin mümkün olmadığını ifade eden Şentürk, "Eski radyo oyunları, dönemlerinin en iyi tiyatrocuları tarafından seslendiriliyordu ve çok başarılıydı. Biz de kurumlarla temasa geçtik, önerimiz kabul edilirse arşivlerindeki oyunları da sitemize katmak istiyoruz. Böylece bize aktarılan ihtiyaca yanıt vermiş olacağız" dedi.

Projelerini mümkün olduğunca fazla sayıda gönüllüyle buluşturmak istediklerini söyleyen Şentürk, özellikle öğrencilerin desteğini, ders notlarını okumalarını istediklerini, çok kişiye ulaşabilmek için sosyal paylaşım sitelerinde gruplar oluşturduklarını kaydetti. 

CNNTURK 


Bu haberi ilk okuduğumda dedim işte bu! tam da benim aradığım şey..üniversitelerde yapılan etkinlikler dahilinde bildiğim bir faaliyet şimdi internet üzerinden gerçekleştirilebiliyor..şu sıralar bunu öyle çok düşündüm ki birden karşıma çıkıverdi..:)


heyecan verici..
bir de en çok 'bir işe yarama' haline giydirilmiş en güzel faaliyetlerden biri..
hele bir de kitap okumak nefes almak gibi vazgeçilmezse sizin için..bunu paylaşabilmekten müthiş ne olabilir ki;)
Umarım katılımlar gün geçtikçe artar ve büyük çok büyük sayılara ulaşır..
Unutmamalı bu başkalarına olduğu kadar kendine de yatırım..



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...



Counters
Free Web Counter