Perşembe, Kasım 18

Yürek içi yokluğu..

              

" Gözlerim.. Açamadım gözlerimi..Öyle bir sıktım ki.. Kaçmasınlar istedim o burdayken,karşımdayken gözyaşlarım..O dahil kimseler görmesin..
Sonra yuttum..Hissettim; içime içime aktılar..Ilık ılık..kan gibi..
Ezberlediklerini sıraladı..
Belli ki çalışmış; o da bir şey, öyle değil mi..Varmış o kadar ehemmiyetim demek ki..
Ne çok yol almıştık..Hiç bitmez demiştim..bitti işte..
Kendi başıma yaşamayı unutacak kadar uzundu bana göre..Ona göre bir başkasıyla değiştirilecek kadar önemsiz.
Söylediklerini hiç duymadım biliyor musun?
Kendini rahatlatacak bir şeyler söyledi, sadece bundan eminim.
Sustu sonra..bir tek "üzgünüm" duydum hepsi bu..
Üç yılı bir "üzgünüm"le noktaladı.."

Bütün bunları söylerken yanağından süzülen yaşlardan haberi yokmuş gibi durmadan  daireler çiziyordu elindeki fincanın üzerinde.
'Kocaman gülen gözleri' ağlıyordu..
Gözlerine bakamadım, parmağıyla üzerinde halkalar çizdiği fincanından toplayamadım gözlerimi, hiçbir şey söyleyemedim önce..Ne söylenebilirdi ki.."değmez" mi diyecektim, "sen kendi yoluna bak" mı?..
Kendime de susmuyor muydum?..

Eskiden hatırlıyorum böyle bir durumda  durmadan konuşurdum, "boşver"lerle dolu cümleler kurardım..Kısmet derdim -ki hala kısmet,bu değişmez-.."Yaşaman gerekiyormuş, acısı geçince güçleneceksin, sen cesursun, bu da geçer neler geçmiyor ki, en azından sevmeyi biliyorsun; 'sevmek bakidir, sevilmek fani'*..o bunu bile becerememiş.." gibi çoğunu şu an hatırlayamadığım belki klişe, belki saçma sapan teselli cümleleri kurardım evet, karşımdaki kişiye göre..Kendimce hafifletirdim acısını, zihnini sakinleştirirdim.
Aslında kurduğum bütün uzunlu  kısalı cümleler yere düşermiş birbirinin peşi sıra..Şimdi anlıyorum..(bir de bu cümleleri dile getirmek için anlamak gerektiğini anlıyorum..)

Görüyorum ve artık biliyorum ki, insan yaralıyken en canlı yeri -belki de bir süre tek canlı yeri- yarası.. Hissetmiyor başka türlü, duymuyor, görmüyor bir süre..Eli kolu tutmuyor, bacakları kendinden habersiz..
Ne söylesen ulaşmıyor zihnine..
'çünkü kanı hep yarasına doğru akıyor, canı yarasında yaşıyor..'**
Zaman merhemi sürüp sabır dilenmekten başka hiç bir ilacı yok..
Ve o müddet dolduğunda 'yaşadıklarının anlamını' çözüp oturtacak eksik kalan boşluğuna ruhunun..

Birden İclal Aydın'ın son okuduğum kitabından altını çizdiğim satırlar geliyor aklıma..
birden bire çıkıyor ağzımdan: "artık biliyorum ki, artık öğretildim ki 'kimi sevdiğin' önemliymiş.Uzun yolu göze alamayana kelebek olunmazmış. Nefesi yetmeyenle dipte hazine aranmazmış. Aşkın ibadetini bilmeyene bayram bağışlanmazmış..sen de bağışlama artık ne olur.." diyor İclal Aydın bir yazısında diyorum.."Anlıyorsun beni değil mi?" 

Üç yıl boyunca kendi hayatından kopartıp büyük bir fedakarlıkla onun uğruna adadıkları geliyor aklıma, sonra kendi sevme çizgisini çoktan geçmiş, diğerinin sevme alanını kaplayan koca yüreği..
Şimdi neler düşündüğünü okuyabiliyorum o sessiz kalırken, yanaklarından süzülen yaşlardan..
Sevdiğini elinden alanı düşünüyor.Onu başkalarının sevmesine, onun başka birini sevmesine razı olamayan yüreği durmadan kötülüyor karşı tarafı. Kendini aptal, kandırılmış, değersiz ve hiç sevilmemiş gibi hissediyor..
Yaptığı, muhtemelen sevdiği insanın şu an hatırlamadığı -belki zamanında üzerinde bile durmadığı- ufacık tefecik hatalarına kızıyor.."keşke" diyor içinden hepsine..oysa "keşke"leri "iyi ki" yapamayışı değil hiç bir zaman sorun biliyor da..
Ardından karşı tarafın verip de tutmadığı sözlere geliyor sıra, sevgisini acımasızca harcadığı günler; nasıl da umursamazca davranırdı bazen,nasıl da hırpalardı,incitirdi. En ihtiyacı olduğu zamanlarda bir sürü işi çıkardı kesin, destek beklerken destek olan olurdu..siyaha beyaz diyen dayatmaları vardı bir de değil mi..
ah arkadaşım ah sen bana bunları anlatırken, kim bilir ne zamandı zaman..
bitiş çizgisini bugüne çizerken, yol aslında ne zaman bitmişti..

Uzanıp elini tutuyorum, benim de taşıyor gözlerim..
"Şimdi içini acıtanları anlıyorum çok iyi..kendine yap-maman gerekenleri bil sadece!" diyorum.
"Sana zamandan söz etmiycem." ; aklıma geliyor çok sevdiği/miz Murathan Mungan şiiri..
"Gelip size zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
Dahası onlar da bilirler. 
Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak,
sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle
yeniden kucaklaşmak kolay değildir elbet.
Kolay değildir bunlarla
başetmek, uğruna içinizi öldürmek. 
Zaman alır ...
(..)Herkese iyi gelen zaman sizi kanatır.."

"ama geçecek..bunu bil!.."


Yarası yarasına denk gelince anlıyor en iyi insan insanı..aynı hikayeyi yaşamasan da yaşamış kadar oldukların kımıldıyor içinde.. ve diyor ki:

Bir ömür dolusu yetebilecek hayal kırıklığı biriktireceksin belki içinde..
'Bir insana inanmak' artık anlamını bilmediğin bir cümle gibi duracak önünde..
Güvenmen için sana adımlanan yollar uzayacak..
Sana sorulmayan sorulara içinden verdiğin onlarca cevabı susacaksın sonra..bomboş bir suskunluk yutmuş gibi..
Sana anlatma gereği duymadıkları için küçüleceksin kendi gözünde..-en zehirleyicisi bu-
O kadarcık yerim yokmuş diyeceksin.
Ve alışmaktan korkacaksınız herşeye.


Gözlerini kimseye değdirmek istemeyeceksin..Herkes aynı olacak senin için..
Kabuğun giderek kalınlaşacak, sertleşecek..
İçine çektiğin nefesin yetmediği zamanlar olacak..
Dışarısı ne kadar soğuk olursa olsun üşü(ye)meyeceksin, bazen de için asla ısınmayacak..
Hayatında bir sayfa daha çevirmen zaman alacak.
Kendine gitmeye başlayacaksın işte o zaman..
Herşeyin anlamını bulmaya başlayacaksın..
'Acı aslında her zaman inşa eder insanı.'***
Gerçekte nerden ve kimden geldiğini idrak ettiğinde acının, yüzünde tebessüm olacak..
Affetmenin de huzuruna varacaksın, yeni bir sayfa çevirirken hayat..
**
"geçicek, biliyorum.." dedi.. elini tutan elimi sıkarak, gülümsedi..

Fonda o çok sevdiğim Onno Tunç şarkısı çalıyordu Aylin Aslım'ın çok sevdiğim yorumuyla..
"Bir çocuk sevdim uzaklarda..
(..)
Ben böyle yürek görmedim böyle sevgi 
Şimdi çocuk büyümekte günbegün
Bütün hüzünleri okşadı birer birer 

Gizli bir ümide sarılarak biraz küskün ..


Karşımda büyüyen küçük kız, tırnağıyla ütülediği çikolata kağıdını düzeltirken, hayatını da elleriyle düzeltmeye başladığının henüz farkında değildi..

-Ebr-i Nisan-

(dinlmediyseniz kesinlikle 
dinleyin derim)
--------------------------------------------------------------------

*"sevilmek fani olmaktır; sevmekse baki.."-Rainer Maria Rilke
**Ece Temelkuran-Muz sesleri'nden
***"Bu kadar acı bazen de inşa eder insanı."-Nazan Bekiroğlu- kynk:arkashx.)

11 yorum:

A-H dedi ki...

dagildim okurken...

Ebr-i Nisan:) dedi ki...

dağılmayın..
çünkü geçmez denen zaman geçiyor..
bunu eninde sonunda herkes biliyor..)

Seda Tolan dedi ki...

naptın canım mahvettin beni.
çok güzel çok anlamlı cümleler var burda, anlatılanlar hepimizin yaşadığı gibi.
benim de yaşadığım gibi ve ben şu anda oturdum ağlıyorum..

herkes aynı özeni göstermiyor yaşarken.verdiklerini alamıyorsun.
sana göre çok uzun bir yol bu, ona göre başı sonu belli.

kabuğum çok kalın artık, hissedebiliyorum.
günün birinde geçer diyordum..umarım geçer..

yüreğine sağlık canm, yine on ikiden vurdun beni..
sevgiler..

(bu arada bu şarkıyı çok severim ben de..)

Ebr-i Nisan:) dedi ki...

sağolunuz..

yalnız kaldırsam mı acaba bu yazıyı diye düşünmeye başladım:)

ne yalan söyleyeyim beni de etkiliyor bu yazı, bu yazıyı bana yazdıran, içimi dışıma ters yüz eden arkadaşım..o gün..

şu sıralar herşey çok tuhaf hayırlısı..

toplayın kendinizi yahu mahvolmayın nolur;)
siz özen gösterin kendinizi bilin yeter;)önemli olan insanın kendisine hesap verebilmesi gönül rahatlığıyla..

hem görmenin bedelidir ızdırap çekmek..
ve her zaman ihtiyacımız var görmeye..

sevgiler;)

Ebr-i Nisan:) dedi ki...

"...Hem fuzuli aşkı anlatırken hep acıdan, elemden, ayrılıktan, yanmaktan, parçalanmaktan bahsediyordu. Aşk ayrılığının bir azap olduğunu söylüyor, sonra da azabın "a-z-b" kökünden türediğini, bununda "lezzet" demek olduğunu söylüyordu. Demek ki aşkın azabında bir lezzet vardı ve dertleri zevk edinmeyince aşkın tadı çıkmıyordu...
(İskender Pala....Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk)"

mesude dedi ki...

Acımı seviyorum , acıma sebep olanı çok seviyorum.

Sabahattin Gencal dedi ki...

Merhaba,
Bir çalışmanız "Bloglardan Seçmeler"de yayınlandı.
hayırlı günler dileğiyle.

Adsız dedi ki...

Uslanma hiç hep deli kal
Büyüme sakın çocuk kal
Es deli deli böyle kal
Son harmanında sevdanın
Tüken toz toz savrula kal
Suçüstü bulmalı ölüm
Ölürken de sevdalı kal ...
(:

Ebr-i Nisan:) dedi ki...

'uslanmam hiç hep deli kalırım
büyümem asla hep çocuk kalırım,
esip deli deli böyle
ölürken de sevdalı kalırım..'
-biliyorum-
bu da benim 'kendime övgü'm olsun*)

deliliğim benim en akıllı halim;)
en deli, en serseri, en güzel..
ve delilik takdire şayandır bilirim..

lakin "elim kırılsın mı bir daha dokunursam güneşe!"

Ebr-i Nisan:) dedi ki...

"sorma elim kırılsın evet bir daha dokunursam güneşe:)"
mesude*)

mesude dedi ki...

Canımsın ki !
2zim :))

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...



Counters
Free Web Counter