Cumartesi, Ekim 2

'Öyle Bir Geçer Zaman ki..'

Karşıdan yükle: benimadım...jpg (53,8 KB)

Anneannemin ameliyatının ertesiydi.
teyzemle biraz rahatlamış bir halde rastladık bu diziye..
öncesinde eskileri; ceviz işlemeli bir sandıktan çıkarılmış, naftalin kokulu bohçaların içinde özenle saklanıp arada yoklanan, göz nuru emeklere bakar gibi dilimizde söze dökerek anmıştık o günleri..
annemlerin çocukluğu gençliği..zor yılları..


işte tam üzerine gelmiş, anlatılanları resmetmiş gibi çıktı karşımıza.
birinci bölümün tekrarını ilk kez saatin gecenin derinliklerine inmesine aldırış etmeden izledik..
daha önce bu denli etkisine alarak kendini izleten bir dizi daha oldu mu hayatımda hatırlamıyorum..
öyle bir zaman da geldi ki arta kalan kelimelerin dudağa kalan yolu almasına fırsat vermedi sanki..
...


Cemile'yi anneanneme benzettik dizide, Ali'yi dedeme..
Osman'ı küçük, Mete'yi ise büyük dayıma..
ve Berrin büyük teyzem..annemle küçük teyzemse dizide malesef yerini alamamış..
en çok Osman'ı sevdik biz,o derin anlamlı bakışlarını..eminim diğer izleyiciler de öyle:)

...


ve birşeyin de ayrımına vardım ki; geçmişi zorlu geçen insanlar özlüyor ancak geçmişini..
sıkıntıları el birliğiyle aşmış olanlar,mücadelelerden  başarıyla çıkmış olanlar.
çocukluğu güllük gülistanlık olmasa da sıkıntıların içinde kendine güzel bir dünya kuran , elindekilerin kıymetini bilip onları en güzel şekilde değerlendiren,yokluğu bildiği için varlığa şükreden insanlar bugün eskiye özlem duyanlar..
'eskide ne vardı ki çok sıkıcıydı 'diyenlerse çocukluğundan beri her istediğini mücadele etmeden elde etmişler,bir tahta parçasından kendine bir oyuncak çıkarmaya fırsat verilmeden yetişmiş çocukları dünün..
zaman geçtikçe bunu daha iyi anlıyorum..
...


çocukluğuma hatta hayatın elinden tuttuğum zamana bile denk gelmiyor anlatılanlar.(ve ben bu yüzden hep çok geç gelmişim dünyaya diye yakınır dururum,o zamanda doğsam bile geç..)
ama annem ve babamın yaşadıklarıyla pay aldım kendime o günlerden..
anlattıklarını,geçirdikleri çocukluğu,gençlik yıllarını aile hayatlarını,'eskiden böyleydi'leri öyle çok dinledim ki  -büyük bir heyecanla her zaman- (ve bir de annem de çalıştığı için anneanem ve babaannemlerde geçen gündüzlerin payı da var) yaşasam bu kadar olur..


o zamanların yansımasına yetişmek bile içimde tarifsiz tatlı bir rüzgar gibi şimdi..


Ocağın üzerinde duran mavi demliğin aynısıydı çocukluğumda anneannemlerin evinde masaya gelen demlik örneğin..
ve aynı kağıttan gemiyi yüzdürürdüm bir çamaşır leğeninin içinde..


ardından çocukluğumdan bugüne yansıyan anılar geliyor gözümün önüne..


siyah beyaz fotoğrafların yerleştirildiği ayakkabı kutusu..ne severdim gizlice araklayıp uzun uzun bakmayı..


krem kutularında saklanan düğmeler,yüksük ve kumaş sabunları..cam kenarında duran dikiş makinesi..


topuğundaki delikleri yama yapılmış çoraplar..(eskiden 'eskimiş' olmasının anlamı daha başkaydı eşyaların..)


anneannemlerin gün boyu güneşi eksik olmayan eski evlerindeki kolları metrelerce uzanan mum çiçekleri..açtıklarnda nasıl da güzel kokarlardı akşamları..


ve tereyağı kokulu sıcak sıcak yemeyi çok sevdiğim anneanne kurabiyeleri..


anneannemin temizlik yaparken söylediği tekerlemeleri,şiirleri hafızama işleyişim..

trt radyosundan mutfağın içine dolan arkası yarınlar..

balkonda kuşlara yaptığımız yemlik, su kabı..

ilk yaptığımız uçurtmanın dalın tepesine takılıp kalan kanadı..

dedemin yüzümü cırmaladığı için bahçeden alıp götürdüğü kedim tekir..(eskiden bu isim baya yaygınmış:)

kulağına eğilip eğilip ne söylediğimi hiç bir zaman hatırlayamayacak olduğum komşunun çoban köpeği Bulut.

evde oturma odasında yere serdiğimiz örtünün üzerinde ikindi yemeklerini pikniğe çeviren annemin eli..


sonra babaannemin yaptığı kokusu bahçeyi saran yağda kızarmış simit ve parmak şeklindeki mayalılar..ben en çok reçele batırarak yemeyi severdim o zamanlar..


yine aynı bahçede dedemin silkelediği dut ağacından düşenler payımıza..


erik ağacında 'kızarmadan yiyelim' dediğim can erikleri..


aşılamaya aklım ermediği için kayısıdan şeftaliye dönen ağacın meyvelerine hayretle bakışım..


sonra babaannemlerin bahçede yetiştirmek için aldıkları civcivlerin tavuğa dönüşmesine ağladığım günler..


kırık kiremitlerden böceklere taşıt yaptığımız çocukluk arkadaşım Yasemin..
yine aynı kiremitleri taşla ezip elimize kına niyetine sürdüğümüz zamanlar..
çamurdan yaptığımız pastalar,kiraz yapraklarından yaptığımız sarmalar..
başımı gökyüzüne çevirip apartmanların üzerinden kayıp giden bulutları baş dönmesiyle izlediğim ve dünyanın döndüğünü idrak ettiğim öğleden sonraları..

eve girme vaktini hatırlatan akşam ezanı..açık pencerelerden sokağa dolan yemek kokuları ve annelerin 'artık eve hadi çocuğum, baban gelecek' ikazları..


evimizin yanında uzanan patikadan toplanan sümbüller ve papatyalar,o papatyalardan yapılan taçlar..


ve bisikletimin gidonunda babamın elini hissetmenin güveniyle pedal çevirdiğim yollar..


yakantoplar, saklambaçlar,körebeler,istoplar, 'yağ satarım bal satarım'lar..'kutu kutu pense'ler..atlanan ipler..ipi tutanlar..ipten atlayanlar..ipin diğer tarafında kalanlar..
okkel (sek sek de derdik)oynamak için uzun uzun arayışlara girdiğimiz mermer taşlar ve çizgilerini çizmek için hep bir köşede saklanan tebeşir..
ekmek almaya gittiğim büfe( çoğunlukla sıcak sıcak burnuma koktuğu için bir ucundan eve varana kadar tırtıklanırdı :P)


dizlerimi ve dirseklerimi kaç yılda tamamen terkettiklerini hatırlamadığım 1'er cm karelik yaralar:)

bu hatırladıklarımın çoğu gazozun rengini yeşil sandığım günlere tekabül eder..
...


belki darmadağın cümleler bırakmış gibi görünsem de buraya , hepsi birbirine görünmez iplerle bağlanarak işlenmiş bir oya gibi duruyor ömrümün içinde..


saat gece yarısını çoktan geçmiş..
az önce de tekrarına rastladığım 'Öyle bir geçer zaman ki' Erkin Koray'ın o çok sevdiğim aynı adlı şarkısıyla özdeşerek beni öyle yerlere götürdü ki sabaha şu an içimde taşıdığım huzuru ve neşeyi de taşıyacağım kesin..inşallah..


 en azından 60'lar ya da 70'lerde çocuk olmayı istesem de hafızama yer etmiş, ardımda güzel hatırlanacak bir çocukluk bırakmış olmanın huzuruyla çok da geç kalmamış olduğuma şükrediyorum..ve çocukluğumu çok özlüyorum..

...'kutu kutu pense
elmamı yerse
içimdeki çocuk
geriye dönse..'

02:26

7 yorum:

kucuksurat dedi ki...

''eskide ne vardı ki çok sıkıcıydı 'diyenlerse çocukluğundan beri her istediğini mücadele etmeden elde etmişler,bir tahta parçasından kendine bir oyuncak çıkarmaya fırsat verilmeden yetişmiş çocukları dünün..
zaman geçtikçe bunu daha iyi anlıyorum..''

Ne kadar da güzel tespit etmişsiniz bunu..Şimdi her şey elimizin altında,her teknolojik imkan yanıbaşımızda da ne oluyor insanlık daha mı mutlu??
Hiç sanmıyorum..Ama en azından biz ve bizim gibiler çok şanslı;çünkü o geçmiş zaman tadını kokusunu almışız bir kere.En azından kendim için söylüyorum beni ben yapan şeylerden biri de budur.

arkashx dedi ki...

''belki darmadağın cümleler bırakmış gibi görünsem de buraya , hepsi birbirine görünmez iplerle bağlanarak işlenmiş bir oya gibi duruyor ömrümün içinde..''baştan sona soluksuz okudum..yüreğinize sağlık..bu arada iyi ki geldiniz..

Ebr-i Nisan:) dedi ki...

sevgili kuçuksurat; teşekkür ediyorum;)
çok haklısınız..teknoloji ilerliyor,hayat kolaylaşıyor..
ve elde ettiğimiz her artının götürdükleri artılar var ne tuhaf ki var ömrümüzde..değiş tokuş gibi..hep öyle gelir bana..
bedel ödüyormuşuz gibi gelir..
daha kolay yaşıyoruz,ama hayatımıza giren onca elektronik aletle zamanımızı günümüze denk getiremiyoruz..
bütün kolaylıklara rağmen daha çok geç kalıyoruz..
uzaklar artık daha yakın, biz özlemekten daha fazla yakınıyoruz..
ya da artık özlediklerimiz şehirler arası mesefeleri çoktan geçti..ulaşmak için zamanda yolculuk gerek..

yetinmenin ucunu kaçırdığımızdan beri daha az mutluyuz hepimiz..en azından gözümün gördüğü kadarıyla benim..

bu yüzden tesellisine sığındığımız tek sığınak ömrümüzün süsü yaptığımız çocukluk..

sevgili arkashx; her zamanki gibi cesaret ve umut veren yorumunuz için ben teşekkür ederim;)

geldim bilgisayarım el verdiğince de buralardayım inşallah:)

nilgün dedi ki...

Canımın içi,güzel kardeşim yine döktürmüşsün.Sen kesin geleceğin yazarlarındansın inşallah.Büyük bir zevkle okudum.Bu diziyi ilk bölümünden itibaren seyrediyorum.Belki senin dediğin gibi kendimden geçmişimden birşeyler bulduğum için,bilemiyorum.Geçen bölümü ağlayarak seyrettim,benim oğlan dizilere ağladığım için benimle biraz dalga geçti,ama olsun.Ellerine sağlık canım.Sevgiler.......

Ebr-i Nisan:) dedi ki...

O kadar güzel ve içten yorumlar yapıyorsunuz ki gözlerim doluyor sıklıkla, çook teşekkür ederim:)
güzel ve umut dolu yorumlarınızı yüreğinizin güzelliğine borçlu olduğuma eminim;)
yazarlık; hep hayali kurulan bir yerde..benim için de..
ve bu hayali gerçekleştirmek için ufkumun daha çook genişlemesi gerekiyor bu kesin..:)ilerisi için beni böyle güzel bir ünvanla şereflendirdiğiniz içinse ayrıca teşekkür ederim;)
..
küçükken ben de gülerdim anlamazdım annemin neden filmlere ağladığını:)
şimdiyse herşeye gözlerim doluyor:)
'olgunluk durağı'na varmak diyorum ben hep buna..başkalarının hayatlarına ağlarken, içinden geçtiğimiz yolları çokça barındırdığından ya da kendimizi o'nun da yerine koymak becerisi kazandığımızdan olsa gerek artık çokça sahneye dolup boşalıyor gözlerimiz..ister filmlerde dizilerde olsun isterse gerçek hayatın içinde..
bir yer geliyor ve gözyaşlarımızın tadını aynı kılıyor..

sevgiler benden;)

Adsız dedi ki...

ya gerçekten bravo insanın yüreğine girmeyi başarıyosunuz.Yazılarınızı tesadüfen okumaya başladım ama şu anda bırakamıyorumm...yeni yazılarınızı dört gözle bekliyorumm...

Ebr-i Nisan:) dedi ki...

çok teşekkür ediyorum..eksik olmayın..her zaman beklerim.)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...



Counters
Free Web Counter