Cumartesi, Ekim 23

'Kış güneşi'..


"..cep telefonunu 'nee!' diye açmaya başladıysam kış gelmiş demektir" diyordu gülse birsel bir yazısında.
çok gülmüştüm katılmıştım da..:)
anlıyorum kendisini; lakin benim serotinin dengem de bozuk!..

örneğin bu sabah güneş vardı.
eve güneş düşmüş; perdenin kenarından süzülen ışık demeti odanın içine yol yapmıştı..
erkenden çağırıyordu insanı ki kalktım; gece sabaha karşı uyumuş olmama rağmen..
sonra güneş topladı saçlarını, bulutların arkasına saklandı..gittikçe uzaklaştı..
yüzümden düşen bin parçayla dolanıp durdum evde..
çok üşüdüm..
içim ayaz, dışım ayaz..
elimdeki kahve fincanının sıcaklığına sokuldum biraz..
sonra üzerime kalın bir hırka alıp dışardaki ayaza vurdum kendimi..
okul dağılıyordu bir taraftan..ben güneşle konuşuyordum..
kış, güneşin tatil mevsimi malum:P azar işittim tabi kendisinden..onun da hakkıydı:)
(deli misin sen diyebilirsiniz hakkınız tabi:)) bişey diyemem:)

bir kitapçıdan içeri daldım..etrafa nefis bir kahve kokusu yayılmıştı..(kahve kokusu ve kitap kokusu, daha güzel başka bir koku var mıydı..)
bir çocuk sipariş ettiği kitabın gelip gelmediğini soruyordu..
iki tane genç son günlerde meşhur olmuş bir kitapla ilgili derin bir tartışmaya dalmıştı..
camın önündeki küçük ahşap masada kokusu heryere yayılmış kahveler yudumlanıyordu tebessüm dolu bir sohbete vesileydi belki de..
içerisi sıcacıktı..içim sıcacık oldu..
bir hayli oyalandıktan sonra elimde k dergisi ve ntv bilimle çıkarken gülümsediğimi hissettim..
dışardaki soğuğa gülümsedim,yavaş yavaş adımlarken yolu..'ne?' dedim, 'ne peki bu??'

eskiden de bu kadar üşür müydüm, sevmez miydim kışı..
ya da kışı sevmemek için bahanelerim mi var artık?..

'sevmez olur musun' dedi içimdeki ses..

**
eskiden, ilkokuldayken sobalı bir evimiz vardı..evden çıkmadan daha diğer odalara geçerken buhar olur göze görünürdü nefesimiz kışları..
beslenme çantası, suluk, bir de üstüste giyilmiş onca şeyin üzerine o zamanlar tonluk ağırlıkta olduğunu düşündüğüm sırt çantasıyla sefere gider gibi giderdik okula!..
sokak lambaları hala yanıyor olurdu..
kar varsa yanmıştık hem, hem de yaşamıştık:)..
okula giden yol yokuş aşağıydı ve bizden önce o yollardan geçen öğrenciler o yolu mutlaka buz pistine çevirirdi..
önce birimiz düşerdi..sonra ona gülüyorum derken diğeri:) ya da cümbür cemaat:)

karlı kış günleri okulun teneffüs saatlerini beklemek ayrı bir eğlenceydi..
öyle ya..kar yağmış kardan adam yapılacak daha, kar topu oynanacak, arka tarafta basılmamış yerler keşfedilecek!:)
araya ders sokuyorlardı ya kış günü, insanın asabını bozuyorlardı :P
zil çalmadan yetişsin isterdik herşey..
o karın tadı, son teneffüsün son saniyelerine kadar çıksın..
deliler gibi oynar içeri kardan adamlar şeklinde girerdik..
o zaman üşümek aklımıza gelmezdi- sabah sabah okula gitmek için sıcak yatağımızdan çıkarken hariç tabi ;)-

sonra eve gelirdik..soba yanardı..çıtır çıtır ederdi içinde yanan odun..
üzerinde duran demlik ıslık çalarak kendince bir ezgi tuttururdu. sonra sobanın harareti artardı ki ağzına geleni saymaya başlardı demlik(:
çay demlenirdi..çizilmiş kestaneler yerini alırdı..bu ikisinin kokusunu aynı şekilde bir daha hiç alamadım sanki..
sıcacık bir odada sıcacık bir tablo oluşturulurdu..(daha sonra hatırlanıp içimizi ısıtsın diye muhafaza ediliyor.)
(mutluluğun resmi..)

o sobanın başına geçer, sıcaktan mayışırdık..kalktığımızda bir tarafımız kırmızı dolaşırdık (:
o odada uyur, o odada uyanırdık..
o odada yer içerdik, ödevleri sobanın başındaki mindere kururlur yapardık..
yün kazağımızın kolu yapışırdı bazen sobaya..
üzerinde çamaşırlar kururdu..
dışarı asılıp toplanmış yün kazakların kaskatı kesilmiş hallerine bakıp bakıp kahkahalara boğulurdum:)
sanki içinde insan varmış gibi sobanın başında otururlardı!
annem "oynama kırılır derdi!"kazakların kolunu indirmeye çalışırken..
çatır çutur sesler çıkarırdı zira..yün kırmak da ayrı bir zevkti:P

sıcacık odanın penceresinden yağan karı seyrederdik sonra bol bol..
üşümezdik içerde..içimiz de üşümezdi..
ve üşüyen birilerinin olduğundan habersiz beyaz puantiyeli bir gecenin içinde uykuya dalardık..

en çok tatil çağrıştıranlardandı bir de 'kar'! - 'kar tatili!'(:
'daha çok yağsın-dı okullar tatil olsun-du ..'
dualar ederdik:)
tatil olurdu, biz okula gitmezdik ama mahallede kar topu savaşı için yerlerimizi alırdık!:))
çamaşır leğenleri kızak niyetine kullanılır,o yokuştan aşağı yarış yapılırdı..
her apartmanın önünde o apartmanı bekleyen bir kardan adamı olurdu..
burnuna havuç, gözüne kömür..boynuna atkı..

kış deyince kar gelir hep aklıma..yüzümü dışarı çevirdiğimde kışı görmek isterim..
üşüyen kimselerin olmadığı bir kışı ama..
herkes sobanın etrafına toplanmış..dışarısı istediği kadar soğuk olsun kime ne..
kalorifer demiyorum ama hiç,söylenip duruyorum hala kendisine!..
çocukken "bunda kestane pişmiyor  kiee!" diye dışlamıştım şahsı, dışlayış o dışlayış!
ısıtamıyor da doğru dürüst..belki insanlar kova kova odun kömür taşımadığı için atmıyor fıtıkları, belki sobadan zehirlenmeyi önlüyor.. ama bunların yerini dolduracak birşeyler muhakkak çıkıyor da..!
şu doğal gaz icat edildiğinden beri sıcak kış günlerini rüyamızda görüyoruz..zira bu doğal gaz'ın pek doğal olduğunu sanmıyorum..ya da fazla mı doğaldır nedir.!..az yaksan ısınmıyorsun, çok yaksan fazla birşey değişmediği gibi cebini yakıyor kışın zam şampiyonluğunda belki domatesi bile sollar!.:)
bütün şehri doğalgaza geçirdikleri halde akşam is çöküyor insanın üzerine..!nasılsa hala..
"sobanın gözünü seveyim bee" diyen diyene..

bunları düşünerek yürürken evin önünde buldum kendimi..
soğuğa karşı yürümek iyi geldi diye girdim içeri..
içimdeki karmaşayı çözer gibi oldum sanki..
Güneşe küsüp, kışa bozuluyorum belki..
içimi üşütenler arttıkça da daha fazla bozulacağımı biliyorum ve de..
'mazaretim var asabiyim ben!' pozlarındaki insanlara dönüyorum..eh buna da en çok kış mevsimi uyuyor napalım:P

ama şunu da biliyorum ki; 'kışın en soğuk zamanında bile, içimde yenemediğim bir yaz var benim!'*..benim de!..

güzel bir kış geçirmeniz dileğiyle..(;

şimdiden evet.)

-Ebr-i Nisan-
--------------------------------------

*"kışın en soğuk zamanında, ben nihayet içimde yenemediğim bir yaz olduğunu öğrendim."-albert camus

3 yorum:

Sabahattin Gencal dedi ki...

Merhaba,
Bir çalışmanız "Bloglardan Seçmeler"de yayınlandı.
Hayırlı dünler dileğiyle.

arkashx dedi ki...

çok sıcak bir kış yazısı olmuş...siizn yazınızı okurken /hoş kış denilince nedendir bilmem hep hayat bilgisi kitabı gelir aklıma..bu da çok tuhaf 'hayat bilgisi'..buna ayrı bi parantez açmalıyım sonra/neyse bu hayat bilgisiikitaplarında bir resim vardı hafızamdan hiç gitmeyen bir dede koltukta hafifi sırtı dönük ,karşıda pencere dışarda karın lapa lapa yağışı sol tarafta soba hemen yanında mayışmış bir kedi torun yerde halının üstünde oyanmakta...içimi ısıttınız..yün kırma ha:)nerden buldunuz:)çocukluğumun kış günlerini sizin kaleminizden okumuş oldum bende..yüreğinize sağlık..

Ebr-i Nisan:) dedi ki...

o resim gözümün önüne geldi resmen..tabi yaa 'hayat bilgisi' kitapları..orda çizilmez miydi yaz'ın kış'ın nasıl yaşandığı resim resim..bu ayrı bir parantez ister gerçekten..'hayat bilgisi'..bahar temizliği gelirdi ardından..
mevsimler nasıl yaşanırdı, hayat nasıl geçerdi..hayat nasıl olmalıydı..bütün sorulara cevap olur muydu 'hayat bilgisi'???
daha önce bu kelime grubunun farkına varmamışım hiç, sağolunuz;)
çok güzel bir keşif.)

yün kırma evet:) kim bilir daha neler neler vardır aslında hafızalarımızın derinliklerinde..her mevsim kendi resminin içinde ne çok şey saklar..

içinizi ısıttıysa ne mutlu bana da..

aslında düşünürken de ısınmıştı içim ama yazarken daha farklı..
yazmak, kelimelere döküvermek bu sıcaklığı ilelebet barındırıyor sanki..buna kesinlikle inanıyorum artık..

tekrar sağolunuz güzel yorumunuz için;)
-
Sabahattin Gencal; teşekkür ederim haberdar ettiğiniz için hayırlı sabahlar şimdiden..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...



Counters
Free Web Counter