Sevgili insanlık,
Nasılsın? Nasıl hissediyorsun kendini? Dünya döndükçe dönmek nasıl bir duygu merak ettim…
Akrabayız seninle bilirsin, bazen kardeşiz. Düşman olduğumuz da olur, dost olduğumuz da. Bir bıçağın iki ucu gibi sırt sırta verdiğimiz de… Sen beni kesersin bazen, ben seni yok sayarım. Hatırlamam, hatırlamak istemem; sessizliğinde, bencilliğinde, umarsızlığında.
Hep öldüğümde uzanır elin. Tutamam. Yetişemeyeceğin yerlere uzanma insanoğlu. Uzanacaksan da kandırmadan yap zamanı. Sahi zamanının neresine tutturuyorsun ödünç akılları, senden beklenenleri, kulağına dolanları. Sen bu zamanın neresinden? Neyle meşgulsün? Neden hep geç’sin?
Dışarda kış bahar güneşiyle aldatıyor insanı. Çocuklar çığlık atarak topa vuruyor, duyuyor musun? Keşke hep böyle kalsaydın diyorum, eksilmeden yani, azalmadan, belki de bitmeden. Oysa sen şimdi, “yere düşünce kırılmayan bir oyuncak gibi, yuvarlanmaya alışmışsın,” öyle diyor şarkı. Senden bahsediyor. Büyüdükçe kaybettiğin köşelerinden. İyi ki büyüdün insanoğlu, iyi ki büyüyüp büyük büyük adamlar oldun. Bak dünyayı kurtardın! Hem de konuşarak! Lakin sanki eksik bir şey var, elin dilin kadar olamadı!
Dinlemeyi bilir misin? Akrabalarını dinlemeyi pek sevmezsin evet ya hayvanları, pencerenin önündeydi geçen yaz; şu kestirdiğin ağacı? Oysa için karanlık senin, bir ağacın kolları güneşini ne kadar saklar ki…
Dinlemeyi bilir misin? Akrabalarını dinlemeyi pek sevmezsin evet ya hayvanları, pencerenin önündeydi geçen yaz; şu kestirdiğin ağacı? Oysa için karanlık senin, bir ağacın kolları güneşini ne kadar saklar ki…
Kış geldi say. Bazen akşamları yatıya kalıyor, gündüzleri gitmesine aldanma. Kediler, köpekler, kuşlar… Çöplerine ne bıraktıklarını merak ediyor her gece.
Sevgili insanoğlu,
Dünyaya çöpten bir kefen diktin. Madenler açtın, derin cepler dktin dünyaya; ürettiğin bütün acıları bu ceplere doldurdun. Altı milyar kilometre uzaktaki gezegenlere uzay araçları indirdin; duble yollar yaptın bencillikler arasına. Papağanlara konuşmayı, İsrailli çocuklara Müslüman öldürmeyi, muhafazakarlara isyan etmeyi, fillere hortumlarıyla resim yapmayı, elmalara kurtlara küsmeyi öğrettin.
Ormanların yerine suni çimler ve plastik ağaçlar diktin. Açlıklarını unutmaları için acı çekmeyi öğrettin akrabalarına. Kan, petrol ve gözyaşı dolu dilek balonları bıraktın gökyüzüne. Televizyon ve internetle iyi terbiye verdin çocuklarına. Sözünü dinledik.
Ey insan,
Saklayacağız senden ve bir milyon gözü olan şehirlerinden. Günahsız doğan çocukları saklayacağız. Radyasyon bulaştırmadığın tohumları. Adını koymadığın bütün gezegenleri, kirletemediğin içilebilir su kaynaklarını…
İnsan!
Silecek ve baştan yazacağız adına ‘medeniyet’ dediğin yalanı.
Ayşe Ünsal & Cihat Albayrak – Hayal Bilgisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder