Perşembe, Ekim 7

'Bilinç Yitimi'



Dışarda durmadan yağan bir yağmur var..
Üşüyorum içerde..
Elimde bir fincan yeşil çayla kanal kanal dolaşıyorum..
Başımda dün geceden kalma bir ağırlık,kulaklarımda bir uğultu..
HaberTürk'e takılıp kalıyorum..
Üniversitelerde sivil polis uygulaması tartışılıyor..Yök başkanının dün yaptığı açıklama ortaya bir tartışma konusu daha taşımış durumda..
Dün gece sabahın 4'üne kadar izlediğim Genç Bakış programında bir partinin genel başkanına bir türlü sorulmasını istediğim soruların ısrarla yöneltilmediğine kızdığım Osmangazi Üniversitesi öğrencileri düşüyor aklıma..

Maganda kurşunlarıyla hayatının bundan sonrası elinden alınmış insanların aileleri konuşuyor diğer bir kanalda..

Bir kanalda 'Türban Sorunu' çözülecek mi diye tartışılıyor..

Kanalların birkaçı "evin,arsan var mı, emeklin var mı,çocukların varsa istemem,elektrik alamadım' diyen kadınlarla dolu..

Bir taraftan sanki içerde huzurlu kalabilmek için kapısını penceresini dışarıya kapatmış gibi görünen ve sürekli yemek yapıp,el işleriyle uğraşan insanlar gözüme çarpıyor..onlara baktıkça o odanın içinde onlarla birlikte dışardaki soğuktan habersiz bir süre kalabileceğimi düşünüyorum..ama olmuyor tabi..

sonra bir öğrenci çıkıyor ekrana.."bir arkadaşımız 'eğitim parasız olsun' pankartı açtı diye 6 aydır tutuklu yatıyor içerde "diyor..ve bununla birlikte beynimde bir çağrışım diğerini kovalamaya başlıyor..

geçen gün haberlerde izlemiştik daha; 1 yıl dolmadan, otobüs durağında bekleyen 5 kadını otomobiliyle biçen gencin cezasını çekip(!) çıktığını..
Bakkaldan ekmek çalan bir çocuğun da 20 yıla mahkum edildiğini duyduğumuz günlerse daha dün gibi..
Trafik kazalarını engellemek için habire çift şeritli yollar döşeniyor ülkemin her bir köşesine..
ehliyetsiz araba sürenler buna göre azalmıyor oysa,hız sınırını aşmayı engellemiyor da..
bu konuda da -birçok konuda olduğu gibi- eksik olanın ne olduğunu hepimiz tahmin edip emin olsak bile yetkilelerin aklına cezaların caydırıcı olmadığı nedense hiç gelmiyor..
yollarımız daha güzel ulaşım kolaylaştı diye sevinemiyoruz; içkili araç kullananların,şehir içinde bile rally yapanların hala kol gezdiğini gördükçe..

...

Maganda kurşunlarına değinmeye bile gerek yok aslında..gücü beline sıkıştırılmış tabancada arayan zavallılara ömür boyu yetecek kadar zavallılık ve korkaklık cezanın kendisi gibi görünsede düşüncede,o silahların hepsinin bir gün mutlaka patlayacağını hepimiz biliyoruz ne yazık ki,o zavallılığın sustukça bizi de nişan alacağını biliyoruz!..

**
Çocukken okuduğumuz masal kitaplarıyla gelişen hayalperestliğimizi ne kadar o günlerde bıraktık sansak da bugün hala inandığımız, hayalperestliğe yenik düştüğümüz zamanlar var..
daha çok kendi adıma konuşmak istiyorum ne kadar genel olsa da..
çok geçmedi herşeyin daha güzel daha özgür bir çerçevede olacağına büyüttüğüm inanç,kurduğum hayal..
oysa biz 'güven' duygusunu unuttuğumuzda henüz büyümemiştik bile..

18 yaşıma geldiğimde oy kullanmaya hak kazanmış olmamın sevinci kursağımda kaldı mesela..(7 yıldır hala kursağımda ve öyle görünüyor ki ordan gitmeyecek de..)
şöyle bir gözlemleyip, baktığımda tercihim bu diye gözüme çarpan bir parti sembolüne denk gelemedim..
birileri tam da 'işte bu insanlar bu güzel ülke için güzel şeyler yapacak dediğimde kırılıp içme battı inançlarım..'
bu insanlar birden bire kayboluyorlardı ; bazılarınınuçakları düşüyordu,ani bir kalp krizi..vs  kimilerininse muhakkak nemalandıkları bir mevzuu geliyordu gündeme..
işte o zamanlardan beri hep aklımın bir köşesini işgal eden bir yargıyla yaşarım,iş yapacak insanları ayırırken: bu insanlar bu kadar çok yaşadığına göre bu işte bir iş var!

bugün başörtüsü meselesi nihayet çözülecek diye sevinirken arkadaşlarım adına; bu inancı bir kez daha kaybettim ben..
bu sorunun kalkması neydi çünkü, özgürlüklerin genişlemesi demekti..
daha özgür bir ülke..daha aydınlık..
Referandumdan önce 'başörtüsü sorununu' çözeceğini söyleyen chp genel başkana sordular dün 'nasıl yapacaksınız diye?''bu sorunu nasıl çözeceksiniz?''iktidara gelince" dedi:)!
(bu arada bu sorunu daha önceden çözmeye yanaşmayan chp de iktidarın eline genel başkanlarının söylemiyle fena düşmüştü..bundan sonraki durumu merak ediyorum..)
(bir de o kadar çok ve güzel vaatte bulundu ki- tıpkı diğerleri gibi-, bir an iktidara geldiğinde gökten kendisine zembille para yağacak herhalde diye düşünmeden edemedim..
ve "bunları düşünmesi bile güzel takdir ettim kendisini " diyemiycem ne yazık ki;)  )

daha evvelinde de başörtüsünü nasıl takacaklarını anlatır bir durumda bulmuştuk kendilerini- buna da başörtüsünü kullananlar karar veremeyecek yani!-böyle perçem görünecek falan..
İkide Bir programın sunucularından Bengisu Karaca'nın söylediklerini gülümseyerek ve takdirle karşılamıştım öyle ya-: 'kaç tel saç ya da ne kadar bir perçem kurtaracaktı laikliği?'
Laiklik..bu kelimenin ne anlama geldiği 2010 oldu anlaşılamadı!..

hah sonra chp genel başkanına af meselesi soruldu.."devlet affedici olmalı" dedi,"birleştirici olmalı"..
'devlet bana işlenen suçu nasıl affedebilir!' diyemedi kimse..

pek bir şey değişmedi yani dünden bugüne..
biz eskiden de karanlıktan korkardık,şimdi de korkuyoruz karanlıktan..sadece önüne yerleştirdiğimiz bir tamlayanı var artık..
cahilliğin karanlığından korkuyoruz daha çok,bize ne yaptıklarını görmeyelim isteyenlerin karanlığından korkuyoruz..kollamanın, adam kayırmanın, üçkağıdın her yere sızmış ve bunun görünmesini engellemeye çalışan karanlıktan korkuyoruz..
düşünmeyelim,düşündüğümüzü beyan etmeyelim diye kafamızın içindeki ışıkları kapatmaya çalışan ellerden korkuyoruz..

Biz onlardan korktukça onların da aslında bizlerden korktuğunu anlayarak korkuyoruz hem de..

öyle olmasa "6. filo defol!" diyen 68'lilerin zamanından beri üniversitelerden korkanların isim değişirerek bugün de buralara sivil polis dikmelerinin güvenlikten olduğunu söyleyebilir miyiz?
üniversitelerin,güvenlik görevlileri,jandarmaları ve polisleri zaten varken..

bir taraftan özgürlük çığlıkları atılıyor yurdumda..diğer taraftan özgürlükler üzerimize göre daraltılmaya çalışılıyor..hukuk heryerde aynı hukuktur oysa adalet de..ama şöyle bir baktığımızda bu kavramların artık yazdıklarıyla söyledikleri bile farklı..onlar da ben kendimi bildim bileli üzerimize otursun güzel dursun diye daraltılıyor..
ve hala üzerimize bol geliyorlar..!..ne ilginç değil mi blog..
oysa bizim eskiyi üzerimize göre kesip biçmeye değil artık yenisini alıp giymeye ihtiyacımız var..

umut ediyorum hala..inanmak istiyorum..
belki de önümde açık duran Oktay Usta'nın mutfağının ve kişiliğinin renkleri çocuksu bir hayalperestliği çağırıyor yine..kimbilir..

-Ebr-i Nisan-

2 yorum:

nilgün dedi ki...

Ne diyebilirimki,yine bir solukta okudum,çok güzel yazmışsın,ellerine sağlık,sevgiler.

Ebr-i Nisan:) dedi ki...

Sağolunuz..
sevgiler benden..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...



Counters
Free Web Counter