Perşembe, Şubat 25
Çocukluğumun ilk yarısı: Yasemin'e lV
Çocukluğumun ilk yarısı,
Yasemin, sana yazdığım mektuplar çoğalıyor... Çoğaldıkça korkuyorum çünkü sana hiç iyi şeyler yazamıyorum. Zaman kanadı kırık bir kuş, iyileşmiyor bir türlü... Uçmayı denerken yeniden kırılıyor kanatları. Belki uçmayı unutacak... böyle böyle unutur insan da. vazgeçerek, hevesleri azalarak, heyecanları yiterek...
Yunus burda, ve ben geldiği gün üzülmeye bile başladım gideceği güne ilerlemeye başladı günler diye... Kardeşim, benim kardeşim burda, ona hazırladığım odada kitap okuyor şimdi. Hayal ederken heyecan duyar dururdum tek başına gelmez ki derdim ya geldi işte (: Darısı annem ve babamla kavuşmama inşallah. Çok mutlu oldum, birden çoğalmış gibi, içim kalabalıklaştı. Ancak gelişi öyle zor oldu ki heyecanlı bekleyişlerimizi kırptı ucundan, yordu, yordu. Sis yüzünden inemeyen uçak, fobim oldu şimdi. Ama çok şükür geldi. Bir hafta geçti hatta üzerinden. Ona seviniyorduk tam da, Canan ablanın gidişini duyana kadar. İyiler pamuk ipliğiyle mi tutunuyor dünyaya? Öyle kolay gidiyorlar ki, hızla devrilen bir binanın altından ivedice çekiliverir gibi. Sonra o kocaman bina üzerimize yıkılıyor.
Kanadı kırık zaman giderek güçsüzleştiriyor beni. Öyle hissediyorum. Yorgunluğum yüzümden öyle okunaklı bakıyor ki. Uykularım ağırlaşıyor. Dünyanın sonuna az kalmış gibi geliyor. Bikaç adım sonra cümlemize ayrılan sürenin sonuna gelecekmişiz gibi. O yüzden ne yaşasak anlamı kayıp gidiyor kalbimden. Biz dünyayı gözümüzde fazla büyütmüşüz gibi geliyor. Sabah kalkıyoruz, güneş açmış mı diye de baktığımız nadir, çay suyu kaynasın, acıkmışızdır kaç saat oldu diyerek kahvaltı yapılsın, o sırada televizyon ekranına bakan kumandadan "hiçbir yerde bişey yok" kanalına geçilsin, öğlen olsun yemek hazırlığı, sofrayı toplayalım, çay demleyelim, belki film izleyelim, bi gün kitap insan mı olalalım, uykumuz geldi artık uyuyalım ve yine sabah olsun. Sitede kaç ziyaretçi olmuş, kitap kargoya verilmiş mi, bugün bomba patlayan yer var mı, üzülen sancıyan kaç kişiyiz, hala uyusak mı... Zaman uçmayı unutuyor Yasemin. Çoktandır belki de. Yarın kitabımız geliyor. Bikaç hafta önce kalbim çarpıyordu, elime aldığımda neler hissederim kimbilir diyordum, çok gecikti gelse artık, nasıl oldu okuyanlar ne diyecek... Bütün bu sorular, bu sorulara sebep olan kitabımız bir çocuğun annesinin yeri kadar büyük değil... ufacık, düşündükçe daha da küçülüyor üstelik. Dünyanın gözümüzde büyüyen hali gibi. Central Park'ta su birikintisinden geçmeye çalışan karınca gibi...
Yoruluyorum.
Hala kar var yerlerde, bir yerlere bahar geldiğinden bahsediyor hava durumları, cemre havaya düşüyor. Dükkandaki viledada kalan bir gıdım su artık buzlanmıyor ya da tuğlaya dönmüyor ıslak mendil paketi, hohlayınca buhar olmuyor... ama tüm bunlar olmasa da bahar yok buralarda. Güneş uzak, insanlar gibi...
Ah Yasemin. İtiraf ettikçe kendime kızdığım bir şey var; insanlara acıma duygum kalmadı artık. Utanmalı mıyım? Allah insana verdiği aklı geri alsa diye geçiyor içimden. Kullanmıyorlar çünkü, kullansalar bilirlerdi ölümlü olduklarını. Yaşadıkları yeri cehenneme çeviren tek hücreli insanlar giderek çoğalıyor, bölünüyorlarmış gibi...
Herkes uykuda şimdi. sessizlik insanların kötülükten uzak durduklarının teminatı olabilseydi keşke. Bu gece de içim rahat uyuyamayacağım. Ömrümün geri kalanında olacağı gibi.
İncelikler diyordu Gülten Akın, zamanın kırılan kanadına takıldı...
İyi geceler Yasemin. Nolur bizim için dua et oralardan...İhtiyacımız var çok hem de..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder