Tam karşıdan geliyorlardı, parkın yamacında yukarıya doğru yorgun adımlar atarak..
el ele tutuşmuş pamuk mu pamuk bir çift:)
kaç kış görmüşlerdi, ömürleri neler resmetmişti saklı gizliydi hepsi ama uzun bir ömrün yorgunluğunu birlikte sırtladıkları okunuyordu yüzlerindeki huzurdan..
nasıl, nasıl güzellerdi:) yanımdan geçerken bana gülümsediler, selamlaştık..
artık nasıl bir bakış duruyordu yüzümde göremedim ama biliyordum, gözlerimden aşağıya ısındığımdan..
dışarısı soğuktu, heyheylerim tepemdeydi, ağzımdaki mentollü olipsin gıcık bir öksürük krizi oluşturmasına, ardından geçsin diye içtiğim suyun üşümeme fazlasıyla katkıda bulunmasına içerlemiştim..
kendimle kavga ediyordum , içim titriyordu durmadan..
sonra gözümü dikip ne dediklerini göremediğim bakışlarımla bu pamuk çifti selamlayıp sıcacık oluken 'gülen gözlere' dönüşüverdim:)
maşallah'lar geçti içimden, 'aman nazar değmesinler':)..
bunca yıla rağmen yüzlerine,üstlerine başlarına sinmiş sevgileri, insanların durmadan törpüledikleri taraflarına inat sapasağlam duruyordu işte!(maşallah:))..
**
'gidip bakayım ömrünün neresini törpülüyor' diyen yeditepe istanbul dizisinin ömer'i geldi gözümün önüne..-e kaç saattir onlarla uğraştım tabi:)-
hep öyleydik ya biz! durmadan törpülerdik
içimizde tuttuğumuz, kişi başına düşen kar zarar defteri yoktu aslında kızarken, herkes payına düşeni yaşardı..
ama biz yine de 'başkalarına zarar vermektense' diyerek kendimizle ettiğimizi sanırdık en çok kavgamızı..
hep azalan, hep eksilen,kırılan dökülen tarafları bir de biz inceltirdik..yetmezmiş gibi..
sağır ediyorduk hislerimizi en acıtan yerinden..
en çok da seven bölümünü belki..
çünkü etrafa bir bakınca en çok sevgi eksik..sevmeden olmuyor hiç bir şey işte!
işini sevmeyen insanlar yüzünden geleceğin umudu sallanıyor dalında,düştü düşecek..
birbirini sevmeyen insanlar yüzünden 'barış'ın rengi soluyor giderek..
bir çocuğu sevemeden gelecek nasıl aydınlık olur??
bir çiçeği, bir böceği sevemeden olmuyor işte kendini sevmek bile..
sevenlerin sevgisi yetmiyor!
gerçi 'sevgi ne demekti' diye sorsalar kaç kişi cevap verirdi ki!!
oysa bastığın kaldırımların bile senden alacağı var..
kafanı kaldırıp bir kez olsun bakmadığın ama yanından defalarca geçtiğin akasyanın..
baharın meybuz kokusunu içine çekerken sana minder olmuş çimenler..
kaç kez sevdin onları söylesene???!
yoksa yolup yolup atar mıydın otururken??
dalında güzel kalamayan çiçekleri koparırken de mi sevmedin??
bir sokak kedisi bağırırken hep mi karnı açtır sandın yoksa??
biliyor musun artık kuşların sesi daha çok çıkıyormuş, sor bir neden??
serin sabahlarda bir 'günaydın' demek çok mu zordu dükkanını yeni açmış bakkala, yolları süpüren çöpçüye ya da??
ve bu kadar mı zordu sadık kalmak yüreğindeki sevgiye..
bir cümleye sığmaz mıydı anlatacakların...elini uzatmak bu kadar mı zordu!?
neyi kaptırırdın söylesene kolunu mu, ruhunu mu, kalbini mi??!
birbirimizden uzaklaşırken aradan çekilenin kim olduğunu göremedik mi hiç gerçekten..
biliyorum biliyorum..artık ellerinde solan çiçekler var..
parlatıp parlatıp baktığın umutların var sonra, son kullanma tarihi geçmeden kullanayım deyip hala sakladığın..
yeniden heveslenmek için görmek istediklerin var..
biliyorum evet..
yeniden sevinebilmek için..'yaşıyorum ya dünyaya rağmen' ne güzel diyebilmek için!
içinde bir orman kaybolmuş senin..ciğerlerin ondan sönmüş böyle bilirim..
'güm!!!' diye devrilen ağaçlar var içinde..sen büründür kimliğe..sesi sağır eder, ağırlığı felç..
kimse görmez, kimse duymaz, kimse anlamaz ya hani..
ve 'anlamaz' diye eline verilen oyuncak gibi durur yalancı cümleler..ki içinde bir ağaç daha devirir..
'bilmezler bir ömür kısacık boyuyla nasıl da uzun boylu hüzünlere gebedir..'*
**
ama 'büyümek zordur, tıpkı doğmak gibi' unuttun mu??..
hani derin nefesler gerekir beynine yeterince oksijen gitmesi için..
kalbinin yaşamaya devam etmesi için..
içindeki acıyı çektiğin nefeslerle bastırırım sanırsın ya..bastıramadığın için mi törpüledin sol yanını??
biliyorum biliyorum..anlatmana gerek yok..
bak elime verilmiş oyuncaktan cümleler var benim de..
anlamaz diye yüzüme bakıyorlar..
aynı anlamın kıyısında dolaşıyoruz hepimiz..
ama sormuyorum neden..
sadece yoklama yapıyorum : kim eksik???!
-Ebr-i Nisan-
------------------------
dipnot: *"ben şu kısa boylu hayatta uzun boylu kederlerle acırım.."= yılmaz odabaşı
9 yorum:
''Yorar beni şu telaş, şu karmaşa.
Bir sığınak aranırken şu uğultuda,
bir aşk gelir, bir yara.
Bir yara…
Bir yara daha!
Eski bir aşk,
yeni bir ayrılıktır her zaman.
Bunu kuşlar sorar, yıldızlar da anlatır.
Kimse bilmez be canım,
bir yara bir ömrü nasıl kanatır…
Ben seni hep ayrılıkla anmışım
Titreyen ellerimle günlerin buğusuna adını…
Hep adını yazmışım.
Bir aşk gelmiş bir yara.
Bir yara…Bir yara daha!
Eski bir aşk,
yeni bir ayrılıktır her zaman.
Bunu kuşlar sorar, yıldızlar da anlatır;
kimse bilmez be canım
bir yara bir ömrü nasıl kanatır…''
Şiirle tanışıklığım sayende oldu...
Ama nasıl da tanıdık.
''Bir yara bir ömrü nasıl kanatır.''
Günlerdir tekrarlıyorum bu cümleyi.
Hani yaşarsın yaşarsın da dillendiremezsin.
Yutkunamadığım cümlelerden biri oldu bu da...
Keşke daha sık rastlasak bahsettiğin insanlara :)
Eskiden ben çocukken yüzlerine bakardım insanların ısrarla tebessümlerini görmek için.
Şimdi ne mümkün.
Büyüdükçe daha korkak oluyoruz.
Malesef.
Bir solukluk bir yazıydı :)
Yüreğine sağlık.
bence hala ısrarla bakmalıyız:) aramazsak bulamayız hesabı:)
çünkü var hala böyle insanlar biliyorum, görüyorum..'koruma altına alalım' dediğim karşılaştığımda:)
nasıl da hasretiz, gülen bir yüze..saf, duru, olduğu gibi, çıkarsız..
ve tanıdık olmayan..hoş tanıdık olanlardan da beklentimiz farksız sayılmaz ama, onlarda gülümsemeyi unutturmuyoruz ki:)
şiir..evet nasıl da güzel..ben de yeni tanıştım, bir gönüldaş sayesinde yine:)
kişisel topraklarımız yüreklerimiz ya..belki o topraklarda biraz hiroşima etkisi..
acıtan, tam da zamanı derken hem de:)ama o acıdan lezzet aldıran..
tuhaf..
eski de değil üstelik yeni..
anlamı yitmesin diye başlanmamış bir cümle gibi olsa da..yine de acıtıyor,eksiliyor..
böyle kalsın diye koruma altına alıp gitmeye bile hazırız üstelik..
güzel yorumun için sen sağol dostum!;)yüreğine sağlık senin de!
içinde bir orman kaybolmuş senin..ciğerlerin ondan sönmüş böyle bilirim..
'güm!!!' diye devrilen ağaçlar var içinde..sen büründür kimliğe..sesi sağır eder, ağırlığı felç..
kimse görmez, kimse duymaz, kimse anlamaz ya hani..
ve 'anlamaz' diye eline verilen oyuncak gibi durur yalancı cümleler..ki içinde bir ağaç daha devirir..
güüm diye yazmışsın ya çoğu zman onu bile duyamıyorum içimde ..ne zamanki gölgelenmek istesem o vakit anlıyorum ne çok devrildiklerini..ne acı..
yine zirvesine çıkmışsın farkındalığın acının ve sorgulamanın..tşkrler..
öyle ya evet..gölgelikleri bir de aslında daha ne çok şey..
tek bir şey= bir dünya bazen..
ve farkında olmak iyi bir şey midir ama onu düşünüyorum şimdi?gerçekten..gerçekten?
''Ama şu öğüdü vereyim sana ayrılırken ey deli : bir yerde artık sevemiyor musun, ordan geçip gitmeli!..''
(:
vayy beh! =))
Merhaba,
Bir çalışmanız "Bloglardan Seçmeler"de yayınlandı.
Hayırlı günler dileğiyle.
peki sevgisiz hayat, susuz bir vucut gibi nasil yasar insan ? acil tedaviye gerek her hastaligin tedavisi arastirilirken,bu en onemli sorunlarin niye tedavisi aratirilmiyor ki, biraz derinden bakarsak olaya butun hastaliklarin temelinde sevgizilik yatmiyormudur ? toplumsal bir tedavi sekli olusturmali : kolay gelisin cumlemize !sevgiler
Kesinlikle! Bütün hastalıkların temelinde sevgisizlik var... Sevginin olduğu yerde umut da vardır hep.. ve sevgi; sadece o kalacak geriye..
Ortaokulda tutturmuştum psikiyatr okuyacağım diye, insanların ruh sağlığı ne kadar iyiyse beden sağlığı da o denli iyi olacaktır diye düşünürdüm hep. Hala da öyle düşünürüm.. Ama zor.. ruh bambaşka bir şey... hiç görmediğimiz renkler gibi.. her insanda başka bir renk gibi... Ve kimseye sevmeyi öğretemiyorsun.. İnsan buna ancak kendine giderek ulaşıyor artık biliyorum...
dediğiniz gibi bir tedavi oluşturulsa dünya nasıl güzel bir yer olur... kim bilir olamaz mı olabilir ;)
sevgiler benden (:
Yorum Gönder